7 Şubat 2013 Perşembe

ASRIN HAVACILIK PROJESİ "SESAR" (1)



Yeni bir yüzyıla girerken 2000’li yıllarda Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Seyrüsefer Emniyet Teşkilatı (EUROCONTROL) tarafından çalışmaları başlatılan ve havacılıkta yeni bir çığır açacağına  kesin gözüyle bakılan Tek Avrupa Hava Sahası Hava Trafik Yönetimi Araştırmaları Projesi (SESAR) hakkında SHGM tarafından 22-23 Eylül 2010 tarihinde İstanbul’da  bir seminer düzenlendi.  Havacılık tarihinin belki de en önemli projesine ilişkin  “endüstriyel yatırımlar ve iş birliği imkanları”  havacılık endüstrisine tanıtılmaya çalışıldı.

Günümüzde kullanılan ve ikinci Dünya savaşından sonra kurulan radar ve haberleşme alt yapısına dayalı Hava Trafik Yönetimi (ATM) sisteminin ihtiyaca cevap verememesi nedeniyle, Avrupa hava sahasının yeniden düzenlenerek optimum kullanılması  ihtiyacı doğmuştur.

Yıllık gecikmelerin maliyetinin yaklaşık 1 milyar, yüksek ATM maliyetlerinin 7 milyar avro olduğu, her yıl hava sahasında yaklaşık 138 milyon ton karbondioksit (CO2) gazı salınımı olan, bu nedenle çevre sorunu yaşayan ve verimsiz bir şekilde kullanılan Avrupa hava sahasında hava trafiğinin 2030 yılında bugünkünün en az 2 katına çıkması beklenmektedir.

Avrupa’nın ATM  geleceğini ve teknolojik alt yapısını belirleyecek olan SESAR projesinin amacı; Avrupa hava sahası ve hava alanlarının kapasitesini artırıp,   trafik artışına paralel olarak uçuş mesafelerini de  kısaltarak yaşanmakta olan gecikmeleri en aza indirebilmek, transit uçuş ve kötü hava şartlarında azami performansı elde etmek, farklı ATM ve sivil asker sistemleri arasındaki uyumu sağlamak, ulusal sınırlara göre parçalara ayrılmış ve yaklaşık 60’tan fazla olan saha kontrol merkezini asgari sayıya indirerek verimliliğini yükseltmek, karbon emisyon miktarını  2020 yılına kadar uçuş başına en az yüzde 10 oranında azaltmak,  hava trafik kontrolörleri ile pilotlar arasındaki sesli iletişimi azaltıp (P-RNAV) uçaktaki ve yerdeki sistemlerin kullanımına ağırlık vererek  daha etkili ve güvenilir iletişimi mümkün kılmaktır.

Ayrıca son yıllarda yaşanan küresel mali krizin yol açtığı yakıt fiyatlarındaki artış nedeniyle yakıt  tüketimini azaltma zaruretinin ortaya çıkması ve İzlanda’daki volkanik patlama  sonucu başta İngiltere olmak üzere bir çok hava sahasının kapatılması,  SESAR projesi ile Tek Avrupa Hava sahası (Single Europeans Sky -SES) uygulamasının hayata geçirilmesini ve Avrupa hava sahasının   güçlendirilmiş emniyet ve verimliliğe sahip  olarak  daha etkili kullanımının sağlanmasını zorunlu kılmıştır. 

AB Komisyonu, EUROCONTROL ve havacılık endüstrisi tarafından maliyeti eşit oranda üstlenilen toplam 2.1 milyar avroluk SESAR projesi,  yüzyılın en büyük havacılık projesi olarak kabul edilmektedir. Bu proje, ATM maliyetlerini en az yüzde 50 azaltıp trafik yönetim kapasitesini üç katına çıkararak güvenliği de 10 kat artıracaktır.

Bu proje;

•Tanımlama safhası: (2004-2008) Bu safhada “Avrupa Hava Trafik Yönetimi Ana Planı” adı altında bir plan 2008 yılında EUROCONTROL tarafından tamamlanarak yayınlanmıştır.

•Geliştirme safhası: (2008-2013) Bu safhada yeni jenerasyon teknolojik sistemler, ekipmanla,  operasyonel prosedürler ve  standartlar geliştirilecek ve Avrupa’da tek ATM sistemi oluşturulacaktır. 

•Konuşlandırma safhası: (2014-2020) Bu safhada yeni hava trafik yönetimi alt yapısı için yeni üretilen ürünlerin, yazılımların, yeni tekniklerin tamamı biribiri ile tam uyum içinde ve yüksek performansta  uygulamaya konulacak ve üyelerin yararlanması sağlanacaktır. 

•ve sonrası  (Beyond) gibi 4 aşamadan oluşmakta olup,

tanımlama safhası tamamlanmış ve geliştirme  safhasına geçilmiştir. Bu safhanın gerçekleştirilmesi için AB, EUROCONTROL ve endüstrinin katılımıyla SESAR Ortak Girişimi (SJU) isminde bir platform kurulmuştur.

SJU, sadece geliştirme safhası için kurulmuş bir organizasyondur. Konuşlandırma safhası için henüz bir model oluşturulamamış olması, başta Türkiye olmak üzere AB üyesi olmayan ülkeler için  büyük bir eksikliktir. Bilindiği gibi bu projede Türkiye ve diğer AB üyesi olmayan ülkeler için karar mekanizmalarında yer almak bakımından EUROCONTROL’ün rolü çok önemli olup, geçmişte olduğu gibi şimdi de konunun yakinen takip edilmesi ve ülkemizin EUROCONTROL aracılığıyla en üst seviyede karar mekanizmalarında yer alabilmesinin sağlanması  büyük önem taşımaktadır.

Diğer bir önemli konu ise yaşanmakta olan küresel mali kriz nedeniyle konuşlandırma safhası için  doğru ve yeterli finansmanın bulunabilmesi sorunudur. Şayet bu finansman bulunamazsa tanımlama  ve geliştirme safhasında yapılan tüm çalışmalar ve harcamalar riske edilmiş olacaktır. Yap-İşlet-Devret modeli konusunda önemli bilgi birikimi ve deneyime sahip, uluslararası finans kurumları nezdinde kredibilitesi çok yüksek, bölge sivil havacılık otoriteleri ve endüstrileriyle çok yakın ilişkileri ve işbirliği imkanları olan ayrıca SMART projesiyle önemli deneyimler kazanan   Türkiye’nin, bu proje konusunda daha da aktif rol alarak  projenin başarıya ulaşabilmesi için AB’ye ve  EUROCONTROL’e yardımcı olması gerekir. 

Ülkemiz için hayati önem taşıyan bu konuda; gerek AB, SJU ile EUROCONTROL  arasında imzalanan JU üyelik anlaşması ve  gerekse  bu ortak girişimin oluşturulması sırasında, kendi imkanlarıyla iş bulup çalıştığı EUROCONTROL  adına müzakerelere katılan , her iki kurumda ve Brüksel’de Deniz Bayraktutar’ın, nam-ı diğer ‘Türk kızı’nın, inkar edilemez katkılarını yakinen biliyorum. Uluslararası sivil havacılık arenasında kendisini ıspat etmiş böyle bir Türk kızına sahip olduğumuz için hep gurur duymuşumdur.

Türk Sivil Havacılığının temel sorunlarından birisi de; uluslararası standartlarda yeterli sayıda havacılık uzmanına sahip olmaması ve uluslararası sivil havacılık kuruluşlarında ve organizasyonlarında  (ICAO, ECAC, EASA, EUROCONTROL, IATA, IFALPA vb) az sayıda da olsa uluslararası standartlarda uzman personel bulunduramamasıdır. Bu nedenle de çok az sayıdaki bu tür personelin değeri çok iyi bilinmelidir. Başka türlü şekil “a” ve “b” de de gözüktüğü gibi ortada serseri mayın gibi dolaşan ve ne zaman nerede kimin topuğunu koparacağı belli olmayan çakma uzmanlarla başımız hep belada olacaktır. 

Tekrar konumuza dönecek olursak,  projeye katkı sağlamak üzere  SJU’ya katılım AB ve EUROCONTROL teşkilatına üye ülkelerin bu konudaki ilgili  endüstrilerine açık olup, şu anda sadece EUROCONTROL’ün  kurucu üyesi olmamız münesabetiyle  ortak olduğumuz SESAR’a başta DHMİ olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlarımız ile bu konuda uzman olan endüstrilerimizin katılım sağlaması,Türk sivil havacılığının geleceği bakımından da çok önemlidir.

SHGM  tarafından İstanbul’da yapılan toplantıya birçok  konuda olduğu gibi bu konuda da havacılık endüstrisinin ilgisizliği, toplantı sonrası yayınlanan deklarasyonun içeriği ve katılımcıların seviyesine bakacak olursak, havacılık sektörümüzün, SESAR’ ı tam olarak takip edemediği ve bu nedenlede  2.1 milyar avroluk bu yatırımdan pay almak gibi bir düşünceye de ne yazık ki sahip olmadığı anlaşılmaktadır. Bu şartlar altında bu projeye en azından ilgili kamu kurum ve kuruluşlarımızın katılımının sağlanmasının büyük önem taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle deklarasyonda da belirtildiği gibi endüstrinin programa katılımını sağlamak için projenin daha iyi tanıtılması ve farkındalığın artırılması gerekir. 

SESAR’ın ülkemizi de kapsayacak şekilde “Pan Avrupa” yaklaşımı çerçevesinde yürütülmesi, projenin paydaşlara sağlayacağı faydaların eşit ve adil olması, fikri ve mülkiyet haklarının korunması, tüm paydaşların karar mekanizmalarında yer alabilmesi, toplam 2.1 milyar avro yatırımdan üye ülkelerin eşit ve adil pay almalarının sağlanması gerekmektedir. Ayrıca AB’ye üye olmayan ülkelerin haklarının garanti altına alınması da gerekmektedir ki AB’ye üye olmayan ülkemizin ECAC, EUROCONTROL ve JAA/EASA’da kazanılmış haklarına zarar gelmemesi için bu kuruluşlar nezdinde SHGM’nin topyekün olarak verdiği mücadelenin en yakın şahitlerinden birisi olarak bunu özellikle vurgulamak istedim. Bu mücadeleleri  benim burada anlatmam çok doğru olmaz ama bu kuruluşların arşivleri, toplantı salonları, mikrofonları, taşları, duvarları hatta kapı ve pencereleri bunun en yakın şahitleridir. ‘Hayır illa da ben canlı şahit isterim’ diyen varsa onlara da, SHGM’den emekli olan Nigar Çelik’e veya şu anda TRT’de çalışan Orkun Kaya’ya müracaat etmelerini  tavsiye ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder