Genel seçimlerin üç ay öncesinden, kurulacak olan
hükümetin güven oyu alması sürecinde Ankara hep kıpır kıpır olur. Tüm oteller,
alışveriş ve eğlence merkezleri, restoranlar, ticari olarak en üst seviyede iş
yaparlar. Lacivert elbise satışında rekor kırılır, zaman zaman kara borsaya
düştüğü de olur.
Ankara’daki tüm yazıhanelerin ve büroların şu anda
dolup taştığından ve her gün her yazıhanede en az üç hükümetin kurulduğundan
emin olabilirsiniz. Hatta bakanlar kurulunda yer alması muhtemel isimler bile
belli olmuştur. Ancak bazı isimlerle ilgili bahisler oynanmış olabilir.
Başta müsteşarlıklar ve genel müdürlükler olmak üzere
çeşitli yönetici kadrolara atamalar daha şimdiden yapılmıştır. Mevcut kadrodaki
bürokratların yerlerini korumak için vakit geçirmeden kulisler yaptıklarını ve
çeşitli seçim çevrelerinde iktidara yakın partinin milletvekilleri için
gizliden gizliye cansiperane çalışmalara başladıklarını da tahmin ediyorum.
Hatta bazı bürokratların hızını alamayıp,
taraf olmazlarsa bertaraf olacaklarını sanarak devletin çeşitli olanaklarını
seferber ederek iktidara yakın partinin seçim çalışmalarına bizzat katılacak
kadar gözlerini kararttığını düşündükçe ‘Ahh! neydi o günler’ dememek için kendimi
zor tutuyorum.
Şu anda Ankara’daki tüm işler seçim sonrasına havale
edildiği için hangi kurum veya kuruluşta işiniz varsa sormanıza bile gerek yok.
Alacağınız cevap bellidir: ‘Hele bu seçim hayırlısıyla bir bitsin de o iş kolay
bakarız.’
Şimdi Ankara’da en çok kullanılan dört kelime Sayın
Bakanım, Sayın Vekilim, Sayın Müsteşarım ve Sayın Genel Müdürüm’dür.
Caddelerde, sokakalarda, otobüslerde, metroda her zaman ve her yerde bu
kelimeleri o kadar çok duyacaksınız ki sanki Ankara’nın nüfusunun tamamını bu
saydığım unvanlar oluşturuyor. Ankara’da hiç bir normal vatandaş yaşamıyormuş
düşüncesine dahi kapılabilirsiniz.
Bir yandan da her yeni hükümet döneminde ortaya çıkan
iki meşhur dosya olan “brifing dosyası” ve mevcut bürokratların ayağını
kaydırmak için onların himayesinde çalışanlar veya onların yerine göz koyanlar
tarafından çekmecelerde, sümen altlarında hatta evlerde muhafaza edilen
“yolsuzluk” veya mevcut mevzuata aykırı olarak ya da mevzuat zorlanarak yapılan
işler hakkında bilgi ve belgelere ilişkin tozlu dosyalar... Bu iki tip dosya
örnekleri önümüzdeki altı ay için Ankara’nın gündemini belirleyecek.
Brifing dosyaları kolay iş. Gelişen otomasyon sayesinde çok kısa bir süre
içerisinde içindeki bilgiler güncellenip yeni gelen bakanlara, müsteşarlara,
genel müdürlere yutturulabilir. Zaten onlar da bu dosyaları alıp çekmecelerine
atıyorlar; fazla okuyan çıkmaz…Ama çok az sayıda da olsa okuyan olabilir diye
yine de temkinli olmakta fayda var. Ancak mevcut bürokratların ayaklarını
kaydırmak için oluşturulan dosyalar çok önemli… Yeni yönetimi ikna edebilmek
için Allah ne verdiyse artık her şey mübah yeter ki hedefe ulaşılabilsin. Hele
bir de adamın içinde Allah korkusu yoksa ve hiçbir şeyden yüzü kızarmıyorsa bu
dosyalara ne yüklersen taşır.
İki önemli konuyu daha dikkatten uzak tutmamakta fayda
var. Bunlardan birisi değişen her döneme ve her şeye rağmen hiç
değişmeyen iş takipçileri… İktidardaki siyasi parti de değişse bakan veya
müsteşar, genel müdür de değişse onlar hep aynı kalır; her devrin adamları ve
her iktidarın vazgeçilmez akrabaları olurlar! Bunların çorba paralarını
çıkarmak için uygun bir ortamda olduğumuzu da unutmamak lazım.
İkincisi de tüm çabalarına rağmen bu güne kadar
halledemedikleri mevzuata uygun olmayan işlerini bu karambolde son bir
hamleyle milletvekili, il veya ilçe başkanını da yanına alarak bürokrasiyi
zorlamaya çalışanlar... Bunların çok fazla bir şansı olamaz; yeni
iktidarı, yeni bakanı veya yeni bürokratı beklemesi tavsiye edilir ve bu
arada da oyunu mutlaka iktidara yakın partiye vermesi önerilerek bertaraf
edilmeye çalışılır. Bunlar belirli sayıda ve Ankara’nın müdavimlerinden
olup her bakan, müsteşar veya genel müdür değiştiğinde aynı adamları aynı
koridorlarda mutlaka görürsünüz.
Seçimden önceki üç ayı her türlü zorluklarına rağmen
rolantide tutup vaziyeti idare ederek ‘Seçimden sonra hallederiz
inşallah. Benim de teyzemin oğlunun eniştesinin kayın biraderinin halasının
oğlu zaten milletvekili olacak. Bakan olması da kuvvetle muhtemeldir. Siz hiç
merak etmeyin’ demek, bazen kendinizi ve devleti korumak için yeterli
olabilir.
Asıl sorun seçimlerden sonra iktidara gelen partinin
ve bakanların belli olmasıyla başlar ve bu yaklaşık en az üç ay süren dönemdir
ki Allah o süre içerisinde yaşanan veya yaşanması muhtemel olan her şeyden tüm
insanlık alemini korusun. Ankara’nın tüm caddeleri, sokakları, bakanlıkları,
kamu kurum ve kuruluşlarının tüm koridorları serseri mayınla donatılmış
gibidir. Ne zaman, nerede, kimin kim tarafından topuğu koparılacak hiç belli
olmaz. Bu kritik dönemde mayına basmadan ve topuğunu koparmadan vaziyeti idare
edenlerin bir dahaki seçime kadar kolay kolay başına bir şey gelmeyeceği
gibi karada, denizde ve havada onlara ölüm olmaz ve hatta Azrail’in bile işi
zordur.
Tabii tecrübeli bürokratların da bu durumlara karşılık
kendilerince geliştirdikleri bazı önlemlerin de olduğunu kabul etmek lazım. İlk
önlem, kapsamlı bir CV’yi şimdiden hazırlayarak acil kullanımlar için en az iki
suretini sürekli yanında taşımak koşuluyla eş, dost, hısım, akraba vasıtasıyla
iktidara gelecek partinin milletvekilleri il ve ilçe başkanlarına şimdiden
iletmek. İkinci önlem hükümet kurulduktan sonra varsa senelik izin veya rapor
alarak geri plana çekilip çok fazla ortada dolaşmamak ve yer altı çalışmalarına
ağırlık vererek taşlar yerine oturduktan sonra ortaya çıkmak. Üçüncü önlem
sabah daireye ilk gelip akşamları en son çıkan her şeyi bilen adam rolüyle çok
atak olmak ve en üst performansı sergileyerek sizin o kurum için vazgeçilmez
olduğunuzu; Allah korusun yanlışlıkla da olsa görevden alınmanız halinde tüm
işlerin duracağı, ülkenin batacağı hatta üyesi bulunduğunuz uluslararası
kuruluşlarla ilişkilerinizin bile bozulabilceği izlenimini vermek.
Hatta çalıştığınız kurumun durumuna göre varsa konuyla
ilgili sivil toplum örgütleri ve bazı paydaşlarınızın yetkili yöneticilerini de
devreye sokarak sizin ne bulunmaz bir Hint kumaşı olduğunuz intibaını
yaratacaksınız. Tabi tüm bunların yanı sıra şansın da sizden yana olması
gerekir. Geçmişte iki kez mayına basmış birisi olarak bazen tüm çabalarınıza
rağmen şans sizden yana değilse makus talihinizi yenemeyebilirsiniz.
Bugünden başlayarak tüm partilerden milletvekili aday
adayı olan herkes potansiyel milletvekili veya bakan adayı olduğu gibi, ister
kamunun içerisinden olsun, isterse dışından olsun koşulları sağlayan herkes
potansiyel müsteşar veya genel müdür adayıdır. Tabii kamuda üst düzey yönetici
olabilmek için şimdiden iktidara gelecek partinin de iyi tahmin edilerek ona
göre saf tutulması ayrı bir marifet konusudur. Artık günün konjonktörüne göre
Ankara’da bakanlıklara yakın veya bakanlıkların içerisindeki camilerde veya
mescitlerde mi sık sık boy göstermek lazım ya da yakasına en büyüğünden bir
Atatürk rozeti takarak bıyıklara yeni bir model vererek sol görünümlü ve Büyük
Atatürkçü mü olmak lazım? Yoksa dokuz ışık rehberimiz rahmetli Türkeş önderimiz
deyip doğuştan öz be öz büyük milliyetçi; ‘Vatan, Millet, Sakarya, Bayrak’
söylemleri doğrultusunda bıyıkları hafif aşağıya doğru mu uzatmak gerekir? Yani
bu kritik günleri ve hayatın dönüm noktasını sırat köprüsünden geçercesine
dikkatle ve hatasız değerlendirmek fevkalade önem arz ediyor!
Tabii milletvekili adaylarının tam listesi
açıklandıktan sonra listeye giremeyen aday adaylarının da tüm arkadaş, hısım,
akraba, eş dost velahasılı kelam tüm halkı ikna etmek için şimdiden
gerekçelerini iyi üretmesi lazım. Sayın Başbakanın bizat kendisini arayarak onu
bürokrasinin en iyi yerinde değerlendireceğini bürokrasinin de boşalmaması
gerektiğini hatta önümüzdeki yerel seçimlerde belediye başkanı adayı
yapacaklarını nasıl ballandıra ballandıra anlatması gerektiği konusunda
da hazırlıklara şimdiden başlamakta fayda var. Muhalefet partilerinin
aday adaylarının işi daha kolay… Onların kendisi partinin sayın genel başkanını
rahatlatmak için adaylığını geri çektiğini ancak bir sonraki seçimde kesin aday
yapılacağını söylemeleri yeterlidir.
Biz normal vatandaşların da her zaman olduğu
gibi daha şimdiden “en iyi bakan, müsteşar veya genel müdür en son gelen bakan,
müsteşar veya genel müdürdür” marşımızı avazımız çıktığı kadar herkesin
duyabileceği bir şekilde bağırarak söğleyebilmek için provalara başlamak ve
öğrencilerin konferasnçılara attığı yumurtaların artanlarından bulabilirsek
şimdiden her sabah içmeye başlayarak sesimizi terbiye etmemizde fayda var.
İktidara gelebilecek partinin milletvekilleriyle
olabilecek akrabalık derecelerimizin, ne zaman, nerede karşılaştığımızın ve soy
ağacımızın da yeniden bir gözden geçirilmesinde fayda var. Yeni atanacak her
bakanın, müsteşarın veya genel müdürün ülkemiz için Allah’ın bir lütfu olduğunu
ve Allah’ın onları başımızdan eksik etmemesi gerektiği yönündeki dualarımızı
biraz daha geliştirerek kekelemeden bir solukta okuyabilmemiz için Allah
hepimize zihin açıklığı verir inşallah!
Bizim halkımız kendi bildiği işten daha çok ne iş
olursa yapanlardan olduğu için herkes her yöneticiliği yapmaya talipli
olanlardandır. Hükümet kurulduktan sonra bu her işi yapanlar her işe talip
olabilmek için her yere saldırmaya başlar. Ben bu yöneticiliği yapabilir miyim
veya yapamaz mıyım diye kendisine soran bile yok. Hatta zaman zaman sizin bile
haberiniz olmadan herhangi bir yere genel müdür atanma olasılığı çok yüksektir.
Çünkü kamudaki işlerinin sizin vasıtanızla daha iyi yürüteceğini düşünenler
sizi her an bir yerlere çakabilrler. Hatta sizde şimdiden el altından özellikle
siyasi iktidara yakın olan kuruluşlar olmak üzere sağa sola haber salıp beni falan
yere genel müdür yaptırırsanız bundan sonra kim tutar sizin kuruluşunuzu
diyebilrsiniz. Dünüp dolaşıp bu tür bir atama size çok ağıra mal olabilir ama
olsun sonucuna katlanmaya razıysanız olun gitsin.
SHGM eski genel müdürlerinden birisi anlatmıştı.
Benim 16 yıl çalıştığım daireye şube müdürüyken SHGM’nin dışından sanıyorum
DDY’dan birisi benim üzerime daire başkanı olabilmek için genel müdüre
yüzlerce telefon ettirmiş, en son o günün bakanı da genel müdürü sıkıştırınca
genel müdür o arkadaşı çağırmış ve ‘Bak kardeşim ben seni daire başkanı yaparım
ama bir tek koşulum var. Sen veya senin torpillerinin de bizim Oktay Erdağı’yı
Avusturya’ya Başbakan yapması gerekir. Çünkü sen şayet bu daireye
başkanlık yapabilirsen, emin ol ki Oktay da Avusturya başbakanlığını daha iyi
yapar demiş.’
Bir gazetede köşe yazarlarından birisinin yazısını okumuştum. Ona
da eski bir senatör anlatmış. ‘Bizim halkı anlamak mümkün değil’ diyormuş
senatör; ‘Varsayalımki yüzbinlerce seyircinin olduğu bir konser var ve siz
‘arkadaşlar konser başlayacak, ancak bir sorun var baş kemancı hasta içinizde
keman çalmasını bilen varmı?’ diye anons ettiniz. Bir kişinin bile çıkma
olasılığı çok zayıf. Hemen peşine ikinci bir anons yapsanız ve deseniz ki;
‘Arkadaşlar şimdi bir haber aldık. Kültür Bakanımız az önce vefat etti, yerine
bir kültür bakanı aranıyor’ Daha ‘içinizde kültür bakanlığı yapabilecek birisi
var mı?’ der demez konsere katılanların tamamı sahneye hücum eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder