7 Şubat 2013 Perşembe

ANKARA TOZ DUMAN



Genel seçimlerin üç ay öncesinden, kurulacak olan hükümetin güven oyu alması sürecinde Ankara hep kıpır kıpır olur. Tüm oteller, alışveriş ve eğlence merkezleri, restoranlar, ticari olarak en üst seviyede iş yaparlar. Lacivert elbise satışında rekor kırılır, zaman zaman kara borsaya düştüğü de olur.
Ankara’daki tüm yazıhanelerin ve büroların şu anda dolup taştığından ve her gün her yazıhanede en az üç hükümetin kurulduğundan emin olabilirsiniz. Hatta bakanlar kurulunda yer alması muhtemel isimler bile belli olmuştur. Ancak bazı isimlerle ilgili bahisler oynanmış olabilir.
Başta müsteşarlıklar ve genel müdürlükler olmak üzere çeşitli yönetici kadrolara atamalar daha şimdiden yapılmıştır. Mevcut kadrodaki bürokratların yerlerini korumak için vakit geçirmeden kulisler yaptıklarını ve çeşitli seçim çevrelerinde iktidara yakın partinin milletvekilleri için gizliden gizliye cansiperane çalışmalara başladıklarını da tahmin ediyorum.
 Hatta  bazı bürokratların hızını alamayıp, taraf olmazlarsa bertaraf olacaklarını sanarak devletin çeşitli olanaklarını seferber ederek iktidara yakın partinin seçim çalışmalarına bizzat katılacak kadar gözlerini kararttığını düşündükçe ‘Ahh! neydi o günler’ dememek için kendimi  zor tutuyorum.
Şu anda Ankara’daki tüm işler seçim sonrasına havale edildiği için hangi kurum veya kuruluşta işiniz varsa sormanıza bile gerek yok. Alacağınız cevap bellidir: ‘Hele bu seçim hayırlısıyla bir bitsin de o iş kolay bakarız.’
Şimdi Ankara’da en çok kullanılan dört kelime Sayın Bakanım, Sayın Vekilim, Sayın Müsteşarım ve Sayın Genel Müdürüm’dür. Caddelerde, sokakalarda, otobüslerde, metroda her zaman ve her yerde bu kelimeleri o kadar çok duyacaksınız ki sanki Ankara’nın nüfusunun tamamını bu saydığım unvanlar oluşturuyor. Ankara’da hiç bir normal vatandaş yaşamıyormuş düşüncesine dahi kapılabilirsiniz.
Bir yandan da her yeni hükümet döneminde ortaya çıkan iki meşhur dosya olan “brifing dosyası” ve mevcut bürokratların ayağını kaydırmak için onların himayesinde çalışanlar veya onların yerine göz koyanlar tarafından  çekmecelerde, sümen altlarında hatta evlerde muhafaza edilen “yolsuzluk” veya mevcut mevzuata aykırı olarak ya da mevzuat zorlanarak yapılan işler hakkında bilgi ve belgelere ilişkin tozlu dosyalar... Bu iki tip dosya örnekleri önümüzdeki altı ay için Ankara’nın gündemini  belirleyecek. Brifing dosyaları kolay iş. Gelişen otomasyon sayesinde çok kısa bir süre içerisinde içindeki bilgiler güncellenip yeni gelen bakanlara, müsteşarlara, genel müdürlere yutturulabilir. Zaten onlar da bu dosyaları alıp çekmecelerine atıyorlar; fazla okuyan çıkmaz…Ama çok az sayıda da olsa okuyan olabilir diye yine de temkinli olmakta fayda var. Ancak mevcut bürokratların ayaklarını kaydırmak için oluşturulan dosyalar çok önemli… Yeni yönetimi ikna edebilmek için Allah ne verdiyse artık her şey mübah yeter ki hedefe ulaşılabilsin. Hele bir de adamın içinde Allah korkusu yoksa ve hiçbir şeyden yüzü kızarmıyorsa bu dosyalara  ne yüklersen taşır.
İki önemli konuyu daha dikkatten uzak tutmamakta fayda var.  Bunlardan birisi değişen her döneme ve her şeye rağmen hiç değişmeyen iş takipçileri… İktidardaki siyasi parti de değişse bakan veya müsteşar, genel müdür de değişse onlar hep aynı kalır; her devrin adamları ve her iktidarın vazgeçilmez akrabaları olurlar! Bunların çorba paralarını çıkarmak için uygun bir ortamda olduğumuzu da unutmamak lazım.
İkincisi de tüm çabalarına rağmen bu güne kadar halledemedikleri mevzuata uygun olmayan işlerini bu karambolde  son bir hamleyle milletvekili, il veya ilçe başkanını da yanına alarak bürokrasiyi zorlamaya çalışanlar...  Bunların çok fazla bir şansı olamaz; yeni iktidarı, yeni bakanı veya yeni bürokratı beklemesi tavsiye edilir  ve bu arada da oyunu mutlaka iktidara yakın partiye vermesi önerilerek bertaraf edilmeye çalışılır.  Bunlar belirli sayıda ve Ankara’nın müdavimlerinden olup her bakan, müsteşar veya genel müdür değiştiğinde aynı adamları aynı koridorlarda mutlaka görürsünüz.
Seçimden önceki üç ayı her türlü zorluklarına rağmen rolantide  tutup vaziyeti idare ederek ‘Seçimden sonra hallederiz inşallah. Benim de teyzemin oğlunun eniştesinin kayın biraderinin halasının oğlu zaten milletvekili olacak. Bakan olması da kuvvetle muhtemeldir. Siz hiç merak etmeyin’ demek, bazen kendinizi ve devleti  korumak için yeterli olabilir.
Asıl sorun seçimlerden sonra iktidara gelen partinin ve bakanların belli olmasıyla başlar ve bu yaklaşık en az üç ay süren dönemdir ki Allah o süre içerisinde yaşanan veya yaşanması muhtemel olan her şeyden tüm insanlık alemini korusun. Ankara’nın tüm caddeleri, sokakları, bakanlıkları, kamu kurum ve kuruluşlarının tüm koridorları serseri mayınla donatılmış gibidir. Ne zaman, nerede, kimin kim tarafından topuğu koparılacak hiç belli olmaz. Bu kritik dönemde mayına basmadan ve topuğunu koparmadan vaziyeti idare edenlerin bir dahaki seçime kadar  kolay kolay başına bir şey gelmeyeceği gibi karada, denizde ve havada onlara ölüm olmaz ve hatta Azrail’in bile işi zordur.
Tabii tecrübeli bürokratların da bu durumlara karşılık kendilerince geliştirdikleri bazı önlemlerin de olduğunu kabul etmek lazım. İlk önlem, kapsamlı bir CV’yi şimdiden hazırlayarak acil kullanımlar için en az iki suretini sürekli yanında taşımak koşuluyla eş, dost, hısım, akraba vasıtasıyla iktidara gelecek partinin milletvekilleri il ve ilçe başkanlarına şimdiden iletmek. İkinci önlem hükümet kurulduktan sonra varsa senelik izin veya rapor alarak geri plana çekilip çok fazla ortada dolaşmamak ve yer altı çalışmalarına ağırlık vererek taşlar yerine oturduktan sonra ortaya çıkmak. Üçüncü önlem sabah daireye ilk gelip akşamları en son çıkan her şeyi bilen adam rolüyle çok atak olmak ve en üst performansı sergileyerek sizin o kurum için vazgeçilmez olduğunuzu; Allah korusun yanlışlıkla da olsa görevden alınmanız halinde tüm işlerin duracağı, ülkenin batacağı hatta üyesi bulunduğunuz uluslararası kuruluşlarla ilişkilerinizin bile bozulabilceği izlenimini vermek.
Hatta çalıştığınız kurumun durumuna göre varsa konuyla ilgili sivil toplum örgütleri ve bazı paydaşlarınızın yetkili yöneticilerini de devreye sokarak sizin ne bulunmaz bir Hint kumaşı olduğunuz intibaını yaratacaksınız. Tabi tüm bunların yanı sıra şansın da sizden yana olması gerekir. Geçmişte iki kez mayına basmış birisi olarak bazen tüm çabalarınıza rağmen şans sizden yana değilse makus talihinizi yenemeyebilirsiniz.
Bugünden başlayarak tüm partilerden milletvekili aday adayı olan herkes potansiyel milletvekili veya bakan adayı olduğu gibi, ister kamunun içerisinden olsun, isterse dışından olsun koşulları sağlayan herkes potansiyel müsteşar veya genel müdür adayıdır. Tabii kamuda üst düzey yönetici olabilmek için şimdiden iktidara gelecek partinin de iyi tahmin edilerek ona göre saf tutulması ayrı bir marifet konusudur. Artık günün konjonktörüne göre Ankara’da bakanlıklara yakın veya bakanlıkların içerisindeki camilerde veya mescitlerde mi sık sık boy göstermek lazım ya da yakasına en büyüğünden bir Atatürk rozeti takarak bıyıklara yeni bir model vererek sol görünümlü ve Büyük Atatürkçü mü olmak lazım? Yoksa dokuz ışık rehberimiz rahmetli Türkeş önderimiz deyip doğuştan öz be öz büyük milliyetçi; ‘Vatan, Millet, Sakarya, Bayrak’ söylemleri doğrultusunda bıyıkları hafif aşağıya doğru mu uzatmak gerekir? Yani bu kritik günleri ve hayatın dönüm noktasını sırat köprüsünden geçercesine dikkatle ve hatasız değerlendirmek fevkalade önem arz ediyor!
Tabii milletvekili adaylarının tam listesi açıklandıktan sonra listeye giremeyen aday adaylarının da tüm arkadaş, hısım, akraba, eş dost velahasılı kelam tüm halkı ikna etmek için şimdiden gerekçelerini iyi üretmesi lazım. Sayın Başbakanın bizat kendisini arayarak onu bürokrasinin en iyi yerinde değerlendireceğini bürokrasinin de boşalmaması gerektiğini hatta önümüzdeki yerel seçimlerde belediye başkanı adayı yapacaklarını nasıl ballandıra ballandıra anlatması gerektiği konusunda da  hazırlıklara şimdiden başlamakta fayda var. Muhalefet partilerinin aday adaylarının işi daha kolay… Onların kendisi partinin sayın genel başkanını rahatlatmak için adaylığını geri çektiğini ancak bir sonraki seçimde kesin aday yapılacağını söylemeleri yeterlidir.
Biz normal vatandaşların da  her zaman olduğu gibi daha şimdiden “en iyi bakan, müsteşar veya genel müdür en son gelen bakan, müsteşar veya genel müdürdür” marşımızı avazımız çıktığı kadar herkesin duyabileceği bir şekilde bağırarak söğleyebilmek için provalara başlamak ve öğrencilerin konferasnçılara attığı yumurtaların artanlarından bulabilirsek şimdiden her sabah içmeye başlayarak sesimizi terbiye etmemizde fayda var.
İktidara gelebilecek partinin milletvekilleriyle olabilecek akrabalık derecelerimizin, ne zaman, nerede karşılaştığımızın ve soy ağacımızın da yeniden bir gözden geçirilmesinde fayda var. Yeni atanacak her bakanın, müsteşarın veya genel müdürün ülkemiz için Allah’ın bir lütfu olduğunu ve Allah’ın onları başımızdan eksik etmemesi gerektiği yönündeki dualarımızı biraz daha geliştirerek kekelemeden bir solukta okuyabilmemiz için Allah hepimize zihin açıklığı verir inşallah!
Bizim halkımız kendi bildiği işten daha çok ne iş olursa yapanlardan olduğu için herkes her yöneticiliği yapmaya talipli olanlardandır. Hükümet kurulduktan sonra bu her işi yapanlar her işe talip olabilmek için her yere saldırmaya başlar. Ben bu yöneticiliği yapabilir miyim veya yapamaz mıyım diye kendisine soran bile yok. Hatta zaman zaman sizin bile haberiniz olmadan herhangi bir yere genel müdür atanma olasılığı çok yüksektir. Çünkü kamudaki işlerinin sizin vasıtanızla daha iyi yürüteceğini düşünenler sizi her an bir yerlere çakabilrler. Hatta sizde şimdiden el altından özellikle siyasi iktidara yakın olan kuruluşlar olmak üzere sağa sola haber salıp beni falan yere genel müdür yaptırırsanız bundan sonra kim tutar sizin kuruluşunuzu diyebilrsiniz. Dünüp dolaşıp bu tür bir atama size çok ağıra mal olabilir ama olsun sonucuna katlanmaya razıysanız olun gitsin.
 SHGM eski genel müdürlerinden birisi anlatmıştı. Benim 16 yıl çalıştığım daireye şube müdürüyken SHGM’nin dışından sanıyorum DDY’dan birisi  benim üzerime daire başkanı olabilmek için genel müdüre yüzlerce telefon ettirmiş, en son o günün bakanı da genel müdürü sıkıştırınca genel müdür o arkadaşı çağırmış ve ‘Bak kardeşim ben seni daire başkanı yaparım ama bir tek koşulum var. Sen veya senin torpillerinin de bizim Oktay Erdağı’yı Avusturya’ya  Başbakan yapması gerekir. Çünkü sen şayet bu daireye başkanlık yapabilirsen, emin ol ki Oktay da Avusturya başbakanlığını daha iyi yapar demiş.’
 Bir gazetede köşe yazarlarından birisinin yazısını okumuştum. Ona da eski bir senatör anlatmış. ‘Bizim halkı anlamak mümkün değil’ diyormuş senatör; ‘Varsayalımki yüzbinlerce seyircinin olduğu bir konser var ve siz ‘arkadaşlar konser başlayacak, ancak bir sorun var baş kemancı hasta içinizde keman çalmasını bilen varmı?’ diye anons ettiniz. Bir kişinin bile çıkma olasılığı çok zayıf. Hemen peşine ikinci bir anons yapsanız ve deseniz ki; ‘Arkadaşlar şimdi bir haber aldık. Kültür Bakanımız az önce vefat etti, yerine bir kültür bakanı aranıyor’ Daha ‘içinizde kültür bakanlığı yapabilecek birisi var mı?’ der demez konsere katılanların tamamı sahneye hücum eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder