7 Şubat 2013 Perşembe

EKİP KAYNAK YÖNETİMİ (CRM)



Ekip Kaynak Yönetimi (Crew Resource Management)-CRM, sivil havacılık tarihimizde bilinen  ve uçuş emniyetine pozitif etkileri kabul edilen bir olgu olmasına rağmen ülkemizde  tam anlamıyla önemsenen  ve eksiksiz olarak uygulanması için gerekli çabanın gösterildiği bir kavram olduğu söylenemez. Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak ülkemizde yürütülmekte olan yoğun havacılık faliyetlerine ve havacılığımızın gelişmişlik düzeyine rağmen emniyetle ilgili temel sivil havacılık kavramlarına çok hakim olduğumuz veya bazı önemli kavramları önemi ölçüsünde dikkate aldığımızı iddia etmek çok zordur. Havacılık konusundaki tartışmaların ve yazılan çizilenlerin bilgi düzeyine baktığımızda bu konularda gerçekten de çok yetersiz olduğumuz anlaşılacaktır.
Son yıllarda ülkemizdeki uçak kazalarından sonra yetersiz de olsa CRM kavramının tartışıldığı ve öneminin vurgulandığı, ancak her kazadan sonra yaratılan bilgi kirliliği ve kazalar üzerinden nemalanmak isteyenlerin yarattığı gürültü nedeniyle CRM’nin kazalar üzerindeki etkileri ve benzer kazaların tekrar yaşanmaması için alınması gereken başta eğitim olmak üzere diğer gerekli önlemler konusunda bugüne kadar istenen sonuca ulaşılabildiği söylenemez.
1980’li yıllarla günümüzü kıyasladığımızda; her şeye rağmen CRM problemlerinin geçen her gün azalmakla beraber hala kazaların oluşmasına katkıda bulunan önemli faktörlerden biri olmaya devam ettiği gözlenmektedir. Sevindirici olan CRM eksikliğinin kabul edilmesi ve telafisi için başta eğitim eksikliği olmak üzere bu konuda ciddi çalışmaların yapılması gerektiği yönünde endüstrideki gerçek uzmanlar arasında ortak bir mutabakatın oluşmasıdır.
CRM kültürü, yönetim ve pilot hatalarından kaynaklanan, ülkemizde çok sık yaşanan hatalar zincirinin, herhangi bir kazaya neden olmaması için önceden farkına varılarak, gerekli olan önleyici tedbirlerin alınmasına ve bu hataların tekrarının önlenmesine  yardımcı olur.
 CRM’yi sadece kokpit içi ve pilotlar arasındaki bir sorun olarak görmek veya düşünmek çok yanıltıcı olabilir. CRM işletmelerin en alt seviyesinden en tepe yöneticisine kadar tüm çalışanlarla ilgili olup işletmelerin yönetim mantaliteleriyle de doğrudan etkileşim içindedir. Havacılık işletmeleri, havacılık işletmesi gibi yönetilmek zorundadır. Düğünde damat, cenazede imam olmak isteyen yöneticilerin olduğu işletmelerde CRM kültüründen  bahsetmek abesle iştigaldir.
Başta THY olmak üzere havayolu işletmelerimiz,  uçak filolarını, en  modern uçaklar katarak  uluslararası standartların da çok üzerinde büyütmektedirler. Ancak her geçen gün, büyüyen yapıya ve artan personel sayısına rağmen başta  pilot ve kabin memurları  olmak üzere tüm lisansiye ve kritik personeline  uçuş  emniyetini destekleyecek olan CRM eğitimini tam anlamıyla verdikleri ne yazık ki söylenemez. Dolayısıyla işletmelerde bir CRM ve emniyet kültürü oluşturduklarından da bahsedilemez.

Ülkemizdeki havayolu işletmelerinin kazalarına baktığımızda, en önemli  sebeplerden birisinin  CRM ve uçuş emniyet kültürünün eksikliği olduğunu  görmekteyiz. Evrensel ve modern sivil havacılığın temeli sayılan bu iki önemli kültür, ülkemizde  her ne kadar yakinen tanınsa ve bilinse de yeteri kadar önemsenmediği, bu kavramlara hep kör bakıldığı maalesef hepimizin malumudur.  Uçak kazalarında, bu iki önemli unsurun eksikliği "Pilotaj" hatası olarak sürekli karşımıza çıkmakta, kaza raporlarında ve istatistiklerde sıklıkla yer aldığı için ülkemizde zaman zaman  bu bilgi ve belgelerin inandırıcılığına  bile şüpheyle bakılmaktadır.
Ülkemizde havacılık işletmelerinin pilotlar üzerinde kurdukları psikolojik baskı ve pilotların  işini kaybetme korkusu sebebiyle  uçuş emniyetinin işletmelerin çıkarları doğrultusunda tehlikeye düşürüldüğü yönünde yaygın bir kanaat oluşmuştur. Bu konuda yasal alt yapımızın yetersiz olmasının yanı sıra  bu kanaatin ortadan kalkması için başta TALPA ve TÖSHİD olmak üzere havacılıkla ilgili sivil toplum kuruluşlarının hiçbir katkısının olmaması da işin bir diğer enteresan ve endişelendirici boyutudur.
Bütün bunlar olurken, bir de işletmelerin SHGM ile polis hırsız veya zabıta işportacı kovalamacılığı zihniyeti ile havacılık yapma yaklaşımı ve işletmelerdeki aşağıdan yukarıya doğru bilgi akışındaki olumsuzluklar sorunları büyütmektedir. SHGM’nin, CRM ve uçuş emniyet kültürünün gerçek anlamda uygulanabilmesi ve sürekli kontrol edilebilmesi konusunda kısıtlı imkanlarıyla her şeye yetişemediği gerçeğini de kabul etmek zorundayız. Endüstrinin ve çalışanlarının SHGM’den beklentilerinin boyutuna baktığınızda bu beklentinin yakın bir gelecekte karşılanması da pek mümkün görülmemektedir.
CRM ve emniyet kültürünün bir işletmede  uygulanabilmesinin temel koşulu, profesyonel yönetim, kurumsallaşmak, küreselleşmek ve risk analizi yapmaktır. Bunları başarılı bir şekilde eksiksiz olarak uygulamanın işletmelere hiçbir ek maliyeti olmayacağı gibi çok önemli kazanımlar da sağlayacağı bir gerçektir. Sadece modern yönetimin ve küresel havacılığın ihtiyaçlarını iyi bilmek ve çağa uygun bir mantaliteyle işletmeleri yönetmek yeterlidir.
Havacılık işletmelerinin yönetiminde, kokpit dışında ve içinde karşılıklı iletişim, hitap, izleme ve müdahale olarak bilinen CRM kültürü, genel olarak Türk örf ve adetleri, işletmelerdeki yönetim anlayışının yanı sıra, pilotlarımızın çoğunluğunun Türk Silahlı Kuvvetler (TSK) kökenli olması münasebetiyle eğitim ve görev süresince en üst seviyede uygulanan ast- üst ilişkisiyle oluşan hiyerarşik düzen nedeniyle;
1.Asker-asker;
Son zamanlarda sivil uçuş okullarından mezun olan sivil pilotların da sayısının artması sonucu oluşan;
2.Sivil-asker,
Kadın pilotların sayısının artarak devam etmesi nedeniyle;
3.Erkek- kadın
Ve yine son zamanlarda yaklaşık bin yabancı pilotun ülkemizde uçmaya başlamasıyla;
4.Yerli-yabancı,  yabancı- yabancı
Ve sonuçta kokpit-kabin arasında gerekli olan CRM’nin sağlanamaması nedeniyledir ki   bu durumun uçuş emniyetine olumsuz etkilerinin devam ettiği ve CRM sorunun işletmelerde emniyet sorunlarına yol açtığı  herkes tarafından bilinmesine rağmen işletmelerin CRM’yi en üst seviyede dikkate alarak önemsememesi de izahtan varestedir.
Hocam, kaptanım veya komutanım gibi hiyerarşiden kaynaklanan ve modern havacılıkla ilgisi olmayan bu  unvanların kullanıldığı ortamda ikinci pilotlar (F/O), eğitim ve özgüven eksikliği veya işlerini kayıp etme korkusuyla CRM’nin en önemli  mekanizması olan kokpitte izleme ve müdahale etme konularında çok zayıf kalmakta ve gerektiği yerde müdahale edememektedirler. Bu durum ülkemizde yaşanan kazaların büyük bir çoğunluğunda açıkça görülmüştür.
Bilindiği gibi uçak kazalarını tek bir nedene bağlamak çok doğru bir yaklaşım değildir. Kazalar genel olarak hatalar zinciri dediğimiz birçok hatanın bir araya gelmesi sonucunda oluşur. CRM, kazalara sebep olacak hataların önceden fark edilerek gerekli önleyici tedbirlerin alınmasına  yardımcı olabilecek önemli  bir unsurdur.  Bu nedenle bir şirketin CRM kültürünü benimsemesi ve uygulamaya koyması uçuş emniyeti bakımından son derece hayatidir. İşletmelerde bu kültürü benimsemeden, profesyonel yönetilmeden, kurumsallaşmadan ve CRM’yi sağlamadan uçuş emniyetini sağlamanın zorlukları kabul edilmelidir. CRM ve uçuş emniyet kültürünü benimsemeden pilotaj hatalarından kaynaklanan kaza ve kırımların önüne geçmenin mümkün olmadığını da kabul etmek zorundayız.
Havacılıkta CRM eğitimi konusunda kaynak doküman bulmakta da önemli sıkıntıların olduğu bilinmektedir.
SHGM’de çalışırken tanıdığım Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan emekli olduktan sonra şu anda THY AO’da pilot olarak çalışmakta olan Sayın Murat Terzioğlu’nun Cinius Yayınları tarafından yayınlanan “Ekip Kaynak Yönetimi” isimli kitabının bu konuda önemli bir boşluğu dolduracağından ve  kaynak bir doküman oluşturacağından eminim.  Önsözü Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, Sivil Havacılık Genel Müdürü Sayın Dr Ali Arıduru ve THY AO Genel Müdürü Sayın Doç. Dr. Temel Kotil tarafından yazılan kitabın Hava Kuvvetleri Komutanlığı yayınları arasında yayınlanan ilk baskısını 2007 yılında ICAO’daki bir toplantı için İstanbul’dan Kanada-Montreal’e giderken uçakta bir solukta okumuştum. Bilimsel bir kitap olmasına rağmen çok akıcı bir dil kullanılmış.
Bu kitabın bugüne kadar başta THY olmak üzere herhangi bir havayolunun yönetiminin veya işletme ve eğitim başkanlıklarının dikkatini çekip çekmediğini ve Sayın Murat Terzioğlu’yla kontak kurarak en azından konuyla ilgili  bir seminer talebinden bulunulup bulunulmadığını çok merak ediyorum. Bu sorumun cevabının “hayır” olduğundan eminim ama yine de ilk karşılaşmamızda sorup siz değerli okuyucularımı da bilgilendireceğimden emin olabilirsiniz.
Ve bir hikaye...
Köy ilkokulunu denetlemeye gelen müfettişi kasabaya götürmesi için köyün muhtarı bir bekçiyi görevlendirir. Kasabaya doğru hayli yol aldıktan sonra müfettiş bekçiye sorar: Bekçi efendi, senin sesin güzel mi? Hadi bir türkü söyle de dinleyelim.
Bekçi cevap verir: Hayır efendim iyi değil.
Müfettiş ısrar eder: Ne olacak. Sadece ikimiz varız. Birşey olmaz. Hadi bir şeyler mırıldanmaya çalış... Bekçi başlar söylemeye… Bir iki üç türküden sonra sorar: Beğendiniz mi müfettiş bey? Müfettiş cevap verir: Yok senin sesin de benimki gibi pek de güzel değilmiş. Bekçi: ‘Yok öyle şey... Madem başladık beğeninceye kadar söyleyeceğim’ der ve bir kaç türkü daha söyler.
Müfettiş bakar ki kurtuluş yok mecburen ‘beğendim beğendim... Hatta çok beğendim’ diye cevap verir. Bekçi, ‘öyle mi’ diye sorar. ‘Öyleyse beğenmişken ben birkaç türkü daha söylemeye devam edeyim’ der.
Ben de ilgilileri için sevimsiz ve sıkıcı bir konu olmasına rağmen siz beğenmişken CRM ve emniyet kültürü konularına biraz daha değineyim diyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder