7 Şubat 2013 Perşembe

TÜRK GİBİ BAŞLAMAK... DIŞ GÜÇLER VE KTHY VAKASI



Değer ve marka yaratma özürlüsü olan, sahip olduğu değerleri bir hiç uğruna çok kolayca mundar eden dünyada bizden başka bir toplum var mıdır çok merak ediyorum. Yaşadığınız köy, belde, kasaba veya şehirde sağınıza solunuza bakarsanız bu konuda yüzlerce örnek görürsünüz. Tarihimize bakıldığında, yetiştirdiğimiz az sayıdaki siyasetçi veya aydınlarımıza yaptığımız muameleler konusunda bile bir istatistik çalışması yapılırsa bu konuda dünya ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alacağımızdan eminim. Bu durum gelişmiş bir ülkenin geri kalmış ülke vatandaşı davranışı sergileyen bazılarını mutlu etse de, şahsen ben utanç duyuyorum.

1974 yılının Aralık ayında kurulan KTHY’nin kuruluş amacını, ona yüklenen vizyon ve misyonu yakinen izleyenler bilir. Başta KKTC’deki siyasetçiler ve yöneticiler olmak üzere hep beraber KTHY’yi batırıp gıyabi cenaze namazını kıldıktan sonra elbirliği ile gömmemizin bedelinin ileride çok ağır olacağını defalarca söyledik. Hatta bunun KKTC’nin Rum yönetimi ile yapacağı müzakerelerde elini ne kadar zayıflatacağını ve havacılık konusunda KKTC aleyhine nasıl bir haksız rekabetin oluşacağını yakın dönemde de göreceğiz.

Bir ülke düşünün ki daha kendisinin kuruluş süreci tamamlanmadan bir şekilde kurulmuş bulunan milli hava yolunu kendi elleriyle yok etsin! Komplo teorisi üretenler bu ve buna benzer olayları genellikle “dış güçlere” bağlarlar. Ancak KTHY’nin herkesin gözü önünde “iç güçler” tarafından nasıl yok edildiğini hep beraber izledik.

Bağımsız bir devlet olarak, Türkiye’nin dışında hiç bir ülke tarafından tanınmayan, Birleşmiş Milletler ve onun alt kuruluşu olan Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO)’ne üye olamayan, ambargo uygulanan ve çok ciddi siyasi sorunları bulunan KKTC'nin havayolu, benzer sorunlar yaşayan KTHY'nin, ticari hayatında üç önemli dönüm noktası olduğu anlaşılmaktadır.

KTHY’nin hisselerinin yüzde 50 ‘si THY’ye yüzde 50’si ise KKTC Konsolide Fonu İnkişaf Sandığı’na, yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu THY’ye, hisselerinin tamamı ise kamuya aitti. Türk Ticaret Kanunu kapsamında Türkiye’de kurulan bu şirket; THY içerisinde bugünkü AnadoluJet modeline benzer bir modelle THY’nin bir alt markası gibi 3 uçak üzerine KTHY yazılarak, THY’nin AOC’si (işletme ruhsatı) altında ve THY’nin sefer sayısı, teknik, personel, pazarlama ve finansman desteği ile uçuşlar yapıyordu.

İşler yolunda giderken, Mart 1994’te THY’nin özelleştirme kapsamında olması bahane edilerek KTHY’den nemalanmak isteyen ve asalak ve aç kurtlardan oluşan bir grup, yangından mal kaçırır gibi KTHY’yi THY’den ayırdı. KTHY’nin, 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’na göre işletme ruhsatı alıp Türk tescilli bir havayolu şirketi olarak faaliyetlerini sürdürmesi sağlandı.

KTHY’de çeşitli siyasi katakullilerle yaşanan bu eksen kaymasına, başta o günkü SHGM Genel Müdürü’nün şahsi cansiparane çabaları ve SHGM’nin çok yoğun direncine rağmen engel olunamamış ve böylece ilk büyük hata yapılmıştır.

2005 yılında THY’nin sahibi olduğu hisseleri satmaya karar vermesi nedeniyle bu hisseler, yani KKTC’nin kuruluş hisselerinin tamamı, kamuya ait bir şirkete çeşitli siyasi oyunlarla ve muvazaalı bir şekilde devredilerek ikinci büyük hata yapılmış ve KTHY’ nin bu günlere gelmesinin alt yapısı hazırlanmıştır.

Oysa ki KTHY, Türkiye’de kurulu ve Türk tescilli bir hava yolu şirketi olduğu için Türk havayolu işletmelerinin sahip olduğu tüm ticari, iç ve dış hatlardaki trafik haklarına sahiptir. Şirket aynı zamanda da yıllık turizm potansiyeli 3 milyona yükselen KKTC’deki tüm ticari ve trafik haklarına sahip olduğu için mevcut diğer Türk şirketlerine göre daha avantajlı durumdaydı. Esasında, KTHY yeniden yapılandırılarak çoğunluk hisseleri özel sektöre satılıp, gerçek anlamda özelleştirilebilir veya hisseleri Sermaye Piyasası Kurulu’nda halka arz edilebilirdi.

Tüm tecrübem şunu göstermiştir ki, mali yapısı ne kadar güçlü olursa olsun peş peşe yapılan siyasi ve teknik hatalar zincirine hiç bir havacılık işletmesi dayanamaz. Görüldüğü gibi havacılığa ne zaman siyaset karıştırılmış veya devrine göre siyaseten havacılık yapılmaya çalışılmışsa sonu hep hüsran olmuştur. Geriye dönüp baktığımızda Türk havacılık tarihi, bunun acı örnekleriyle doludur.

Geldiğimiz noktada havacılık konusunda dünyada ve ülkemizde özellikle de iç hatlarda yaşanan serbestleşme, yanlış özelleştirme, kötü yönetim, sendikaların olumsuz tutumu ve siyasetçilerin arpalık olarak kullanma ısrarları nedeniyle mali sıkıntıya giren ve gerçek borcu ne KKTC ve KTHY ne de Türkiye tarafınca bilinen, bir rivayete göre 120 milyon dolar başka bir rivayete göre ise 43 milyon dolar borcu olan KTHY yeniden yapılandırılabilirdi.

Yeni bir iş planı hazırlanarak, sendika ve çalışanlarla da işbirliği yapılarak mademki personel azaltılmasına gidilemiyor filosundaki uçak sayısı artırılarak borçları döndürülebilir hale getirilebilirdi. Lessor’lere olan borçların yapılandırılması yerine elindeki mevcut uçakların aceleyle iade edilmesi KTHY’yi büyük bir çıkmaza sokmuştur.

Şirketin, kamunun hastalığından kurtarılıp siyasi arpalık olması engellenebilir ve birçok sendikanın KTHY’nin omuzuna basarak sendikacılık yapmasının önüne geçilebilirdi.Ama ne yazıkki kurtarılması için sadece yaklaşık 10 milyon dolar sıcak paraya ihtiyaç duyulan şirketin batırılması için en az 150 milyon dolar zararın göze alınmasını anlamak mümkün değil.

Ciddi hiç bir fizibilite çalışması yapılmadan veya hiç bir danışmanlık hizmeti alınmadan aceleyle şirketin kapatılması yalnızca havacılık açısından değil, Türk dış politikası ve siyaseten de tarih önünde hesabı verilemeyecek büyük bit hatadır.

Oysaki Airport TV’de yaptığımız Fikir Fırtınası programında defalarca bu konuları tartışarak çözüm üretmeye çalıştığımız tüm havacılık kamuoyu tarafından yakinen bilinmektedir.

Asıl anlamakta güçlük çektiğim diğer bir konu ise Türkiye’nin anlı şanlı iki büyük hava yolu şirketi olan Pegasus ve AtlasJet’in KTHY olayına koşar adım gözü kapalı bir şekilde bulaşıp ileride KTHY’nin batış tarihini yazacak olanlara malzeme olmalarıdır. Her iki şirketimizin de KTHY’nin batırılma sürecinin birer parçası olmasının bu şirketlerimize zarar verdiğini ve vermeye de devam edeceğini düşünüyorum.

Herkes elini vicdanına koysun, bizim Kara Murat Cüneyt Arkın bile sevgilisini sarayın zindanından kaçırabilmek için yüzlerce insanı kılıçtan geçirmek zorunda kaldığı için kan gövdeyi götürüyordu. Peki adama sormazlar mı sizin kilitli kasanızdan teklif mektubunuz hiç kimsenin burnu dahi kanamadan nasıl kayıp oldu? Bu acı bir komedidir.

KKTC Hükümetinin THY’ye ümit bağlayarak yeni bir hava yolu şirketi kurabileceklerini düşündüklerini basından izliyoruz. Ancak altını önemle çizmek isterim ki hisseleri Sermaye Piyasası Kurulu’nda işlem gören ve Star Alliance üyesi olan THY’nin artık KTHY’ye bulaşması pek mümkün görünmüyor.

Kaldı ki, SHY-6A yönetmeliğinin Kurucu ortaklar, hissedarlar, dolaylı ortaklar, temsile yetkili yöneticiler başlıklı 12.maddesi;

“ (1) İşletmenin gerçek ve tüzel kişi kurucu ortakları, IMKB’de işlem gören hisseleri hariç mevcut gerçek ve/veya tüzel kişi hissedarları ile tüzel kişi hissedarların dolaylı paya sahip gerçek kişi hissedarlarının, tüzel kişiliğini temsile yetkili yöneticilerinin;
a) Ticari Hava Taşıma İşletmeciliği faaliyetinde bulunurken müflis veya konkordato ilan etmiş olması,
b) İşletme ruhsatı iptal edilmiş herhangi bir havayolu şirketinde son iki yılda doğrudan veya dolaylı olarak pay sahibi ve/veya yönetim kurulu üyesi veya son bir yılda sorumlu yönetici olmas halinde”...
bunların kuracağı her hangi bir hava yolu şirketine İşletme Ruhsatı verilemeyeceğini hükme bağlamıştır.

Bu nedenle, kısa ve orta vadede KTHY’nin ortaklığıyla veya 120 milyon dolar olduğu söylenen borca sırtınızı dönerek, devlet eliyle muvazaa yapılarak başka bir isim veya ortaklıkla herhangi bir hava yolu şirketi kurulması, etik olarak yanlış, yasal olarak da katiyen mümkün değildir.

Şu anda havacılık sektöründe çalışıp da, daha önce çalıştığı herhangi bir havacılık şirketinden alacağı olmayan kader mahkumu personel yoktur. KTHY’deki kader mahkumu personelin mağduriyeti ve özellikle de çalışanlar arasında Türk, KKTC vatandaşı ayrımcılığı yapılması bu noktada üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Havacılığımızın yüz karası, kanayan yarası ve kangren olmuş bu “alacaklar sorununu”, daha sonraki bir yazımda detaylı şekilde ele alacağım.

Çok doğru bir strateji belirlenerek alınan karar sonucu, Türk gibi(!) başlanarak kurulan ve 2005 yılında toplam değeri 65 milyon dolar olarak tespit edilen, son olarak 6 uçakla operasyon yapan; taa Osmanlıdan gelen siyasi ve politik gerekliliklerin şuuruyla dünden bugüne Türkiyenin ortaya koyduğu refleks doğrultusunda SHGM’nin, her tökezinde elinden tutup yaşaması için daima iyi niyetle yaklaştığı KTHY’yi, bu sona mahkum eden ve bu konuda sorumluluğu bulunan herkese birer “şeref madalyası” takarak vicdani sorumluluğuyla baş başa bırakmak gerekir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder