7 Şubat 2013 Perşembe

HAVA ALANLARININ SERTİFİKASYONU ve İLKLER



Cumhuriyetin ilk yıllarında, sivil havacılık konusunda  yapılan çok önemli çalışmalar hakkında daha önceki yazılarımda geniş  bilgiler vermiştim.
Bu bilgilere ilave olarak; 1983 yılında yayınlanan 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu (TSHK) ile özel sektöre de havayolu ve havaalanı işletmeciliği hakkı tanınması, Türk sivil havacılık tarihi bakımından bir dönüm noktasıdır.
1980’li yıllarda ülkemizdeki “Yer Hizmetleri”nin 2920 sayılı TSHK’nın 44’üncü maddesi gereğince düzenlenmesi için yapılan yasal çalışmalar daha sonra Avrupa Birliği için bir model olmuştur. Uluslararası her havaalanında en az iki yer hizmetleri kuruluşu olması ve fiyatların serbest olmasını Avrupa’da ilk uygulayan ülke  Türkiye’dir.
2003 yılında mürettebatın havaalanlarından yurt dışına çıkış ve girişlerinde pasaport yerine de geçen  uçuş mürettebat kartlarını CMC (Crew Member Certificate) Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı’nın (ICAO) Ek-9 Kolaylıklar ve Doküman 9303’te belirtilen standartlarda düzenleyerek uygulayan ilk ICAO üyesi ülke de Türkiye’dir.
2005 yılından itibaren hava kargonun daha hızlı ve daha güvenli taşınabilmesi için bilinen kargo acentelerine Hava Kargo Acentesi yetki belgesi vererek bu konuyu ilk düzenleyen ilk ECAC üyesi ülke  Türkiye’dir.
2007 yılından itibaren AB üyesi olmadan JAR/PART 145 karşılıklı tanıma yetkisi alarak ülke ekonomisine yılda 500 milyon ABD Doları kazandıran ilk ve tek ülke yine Türkiye’dir.
Ve nihayet 2007 yılından başlayarak tarifeli seferler yapacak havayollarının IATA’dan IOSA Emniyet Belgesi alması koşulunu milli mevzuatında düzenleyen dünyadaki ilk ülke de Türkiye olmuştur.
Benim birçok  ortamda “Biz Türkler bazen bilmeden de güzel şeyler yaparız” esprime neden olan bu konulara ilişkin olarak önümüzdeki günlerde fırsat buldukça daha detaylı yazılar yazmayı düşünüyorum.
Bugünkü yazımın asıl konusu olan havaalanlarının sertifikalandırılması konusunda da, 2002 yılından başlayarak ICAO standartlarında gerekli yasal alt yapıyı oluşturarak sivil trafiğe açık havaalanları  için bir Emniyet Yönetim Sistemi (SMS) kurulmasını da sağlayarak  sertifikalandıran ICAO üyesi ilk ülke, Türkiye olmuştur.
Şu anda aklıma gelen ve yukarıda sözünü ettiğim bu çalışmalarla Türkiye; ICAO, ECAC, IATA ve JAA/EASA gibi kuruluşlar nezdinde itibar kazanmış ve yapılan bu çalışmalar  takdirle karşılanarak zaman zaman dünyaya örnek gösterilmiştir.
Ülkemizin de kurucu üyesi bulunduğu Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı (ICAO) tarafından havaalanlarına ilişkin yayımlanan  Ek (Annex)-14’te 1 Kasım 2001 tarihinde yapılan bir  değişiklikle ICAO üyesi ülkelerin başta uluslararası trafiğe açık havaalanları olmak üzere sivil trafiğe açık havaalanlarının ülke sivil havacılık otoriteleri tarafından gerekli denetimleri yapılarak Ek-14’de istenen tüm standartları sağladığının tespiti  sonrası sertifikalandırılması koşulu getirilmiştir.
Yine bu kapsamda, 2001 yılında ICAO tarafından yayımlanan Doküman 9774 AN/969 ile de havaalanlarının sertifikalandırılması konusunda uluslararası standartlar belirlenmiştir.
ICAO’nun Ek-14’de yaptığı son değişiklik ve Doküman 9774 AN/969 ile belirlenen uluslar arası standartlar da dikkate alınarak, SHGM tarafından hazırlanan  “Havaalanı Yapım, İşletim ve Sertifikalandırma Yönetmeliği (SHY-14A)” 14 Mayıs 2002 tarih ve 24755 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.  2920 Sayılı TSHK’nın 34 ve müteakip maddelerine dayanılarak hazırlanan SHY-14A ile havaalanlarının yapımı ve işletimi konusu ilk defa uluslararası standartlara  uygun olarak düzenlenmiş ve bu tarihe kadar önüne gelenin her istediği yere havaalanı yapmasına son verilmiştir. Havaalanlarının yapımı konusu elbette ki siyasi bir konudur. Siyasi otorite havaalanı yapımına karar verebilir. Ancak hava alanlarının uluslararası standartlarda yapılması zorunludur. Yönetmelikle de bu sağlanmıştır.
 SHY 14A’nın yürürlüğe girmesine müteakip yeni havaalanı yapmak yerine mevcut hava alanlarının  standartlarının yükseltilmesi için çok yoğun çalışmaların yapıldığı ve havaalanlarının alt ve üst yapılarında önemli gelişmelerin olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca havaalanı işleticilerinin bir Emniyet Yönetim Sistemi SMS)  kurarak bunun sürekliliğini sağlamaları zorunlu hale getirilmiştir.
2006 yılından başlanarak havaalanlarının sertifikalandırılması konusunda  çok yoğun bir çalışma başlatılmış ve hazırlanan  bir eylem planı kapsamında öncelikli olarak uluslararası trafiğe açık sivil hava alanları SHGM tarafından denetlenerek belirlenen eksiklikler ilgili hava alanı işletmecilerine bildirilmiştir.
2001 yılında JAA tam üyeliğimize müteakip dokümantasyona dayalı havayolu işletmeciliği konusunda havayolu işletmecilerinde yaşanan sorunlara benzer sorunlar,  ilk geçiş döneminde dokümantasyona dayalı havaalanı işletmeciliği konusunda da yoğun bir şekilde yaşanmıştır. Bu tarihe kadar daha çok ‘babadan oğula’ yöntemiyle yürütülen havaalanı işletmeciliği konusunda sistemin kurularak gerekli talimatların, yönergelerin  yazılması ve uygulanması uzun zaman almıştır.
Ancak, tüm bu geçiş döneminin sıkıntılarına rağmen tespit edilen başta doküman eksiklikleri olmak üzere tüm eksiklikler havaalanı işletmecileri tarafından giderilerek havaalanı işletmeciliğinde de dokümantasyona dayalı yeni bir işletmecilik anlayışı  başlamıştır.
Ulaştırma Bakanı Sayın Binali YILDIRIM ve Milli Savunma Bakanı Sayın Vecdi GÖNÜL’ün katılımlarıyla 18.07.2006 tarihinde yapılan Hava Alanı Sertifikası ve Hava Alanı İşletme Ruhsatı verilmesi konulu törende DHMİ’nin işlettiği 19 havaalanına işletme ruhsatı, 14 hava alanına hava alanı sertifikası; ayrıca HEAŞ’ın işletilen Sabiha Gökçen Havaalanı’na işletme ruhsatı ve havaalanı sertifikası verilmiştir. Eskişehir Anadolu Üniversitesi havaalanıyla birlikte bugün itibariyle toplam 26 havaalanına işletme ruhsatı, bunlardan 16’sına ise ayrıca havaalanı sertifikası verilmiştir.
Bu çalışmalar diğer ülkeler ile mukayese edildiğinde ülkemiz Avrupa’daki pek çok sivil havacılık otoritesini geride bırakarak, Almanya, İngiltere, Norveç ve Belçika’dan sonra 5. sırada yer alarak çok önemli bir konuma sahip olmuştur.
 ICAO tarafından belirlenen standartlar çerçevesinde verilen havaalanı sertifikaları ile ülkemizdeki hava alanlarının uluslararası standartları sağlamasının yanında, güvenli ve emniyetli olduğu da belgelenmiştir.
Hava alanlarına işletme ruhsatı ve sertifika verilmesi ile Ek (Annex) - 14 kriterlerinin sağlanmasına ilişkin olarak SHGM tarafından yürütülen çalışmalar ve yapılan denetimler ile ilgili olarak, Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı (ICAO) tarafından 22-31 Mayıs 2007 tarihlerinde gerçekleştirilen Genel Emniyet Gözetim Denetim Programı- USOAP (Universal Safety Oversight Audit Programe) denetiminde hava alanlarının emniyetine yönelik  olumsuz olarak 0 (sıfır) bulgu tespit edilmiştir. ICAO denetçileri tarafından sertifikasyon konusunda  yapılan çalışmalar büyük takdirle karşılanmış ve insanüstü  performansla yapılan bu çalışmaların “inanılmaz” olduğu ifade edilmiştir.
Bunun paralelinde sivil-askeri müşterek olarak kullanılan havaalanları ve diğer sivil havaalanlarının sertifikalandırma ve ruhsatlandırılma çalışmaları da aralıksız olarak yürütülmekte olup, bu çalışmaların tamamlanması durumunda ise, sivil-asker müşterek kullanılan havaalanları konusunda da ICAO denetçilerinin  de ifade ettiği gibi ülkemizin dünyada bir ilk olma niteliğine sahip olması sağlanmış olacaktır.
Bu çalışmalara çok önemli katkılarının yakın şahidi olduğum ve  SHGM’ye ilk işe başladıklarında uzun süre birlikte çalışma şansına da sahip olduğum için yakinen tanıdığım; Önder Türker, Aykurt Akman, Ertuğrul Aköz, Gültekin Arabacı ve şu anda Havaalanları Daire Başkanlığı görevini yürüten ve bu çalışmaların en önemli aktörlerinden birisi olan  Cemil Acar’ın bu başarılı çalışmalarını takdirle ve şükranla karşılıyorum. SHGM’de çalışanları permi almak veya herhangi bir uçağın uçuşa elverişliliğini yaptırabilmek için telefon manyağı yaptığımız birkaç personelden ibaret saymamak lazım. SHGM’nin mutfağında, günün 24 saati, haftanın 7, yılın 365 günü  gecesini gündüzüne katarak aslanlar gibi iş üreten daha ne kahramanlar var. Onların hepsini sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.
Kısıtlı imkanlar ve kısıtlı personel sayısına rağmen bu uluslararası başarıyı elde etmenin anlamını belki anlayanlar olur diye bu yazıyı yazdım. Ancak her şeye karamsar ve olumsuz bakma kronik muhalefet hastalığı olanlar için bu yazının hiç bir anlamının olmadığını da biliyorum.
SHGM eski genel müdürlerinden birisinin sürekli olarak bize söylediği “İstanbul Türkiye’yi yönetiyor siz de Ankara’da oturup İstanbul’da havacılığı yönetmeye çalışıyorsunuz” lafını hiç unutamam. SHGM çalışanları bunu başardığı gibi yukarda saydığım ilkleri de başarabilmiştir. Bunun ne demek olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder