7 Şubat 2013 Perşembe

BİLGİYE ERİŞİM, ŞEFFAFLIK ve HAVACILIK



Son günlerde tüm dünyayı sarsan, Wikileaks belgeleri de gösterdi ki geçen her gün baş döndürücü bir hızla gelişen bilişim teknolojisi  sayesinde, küreselleşme süreci hızlanmıştır. Yaşanmakta olan küreselleşmeye parelel olarak büyüyen, büyüdükçe de küçülen dünyada, artık bilgiye erişim ve şeffaflık sınır tanımaz boyutlara ulaştı. Bu durumun da esasen bilgi ve şeffaflığa dayalı bir sektör olan havacılık sektörüne yansımasının   hem bazı handikaplar yaratacağını hem de  sektör ve çalışanlar  lehine önemli avantajlar  oluşturabileceğini  düşünüyorum.

Wikileaks belgeleri; hala dünyanın tek süper gücü ABD başta olmak üzere ülkemizin de içinde bulunduğu bir çok ülkeyi dünya ağır siklet boks şampiyonunun normal bir vatandaşı sokakta evirip çevirip dövmesi misali elinde bulundurduğu “bilgiyle” dövdüğünü hep birlikte, merakla ve büyük bir endişeyle izliyoruz. 

Üzülerek itiraf etmek zorundayım ki; başladığı noktadan bittiği noktaya kadar bir kurallar sistemi olan havacılığı yaparken, kuralı seven ancak kurallara uymayı sevmeyen bir toplum olarak önemli sorunlar yaşamaktayız. Özellikle de son yıllarda ne yapıyorsan yaz; yazdığını uygula prensibi doğrultusunda dokümantasyona dayalı olarak, kendi iç yönetim ve denetim mekanizmalarını kurup kurumsallaşarak,  uluslararası ve milli kuralları belli olan havacığı  yapmak zorunludur. Ancak okumayı ve yazmayı sevmeyen, bildiği konulardan daha çok bilmediği konularda ahkam kesen ve bu konularda önemli problemleri olan bir toplum olarak,  çağa uygun havacılık yapmak konusunda önemli problemlerimiz var. Bu nedenlerden dolayıdır ki, bulunduğum birçok ortamda da ifade ettiğim gibi ülkemizde havacılığa zaten 3-0 mağlup olarak başlanmaktadır. Havacılık mentalitesine uygun duruş sergileyemeyenlerin yaptığı bir havacılığı düzenleme, denetleme ve gerektiğinde de yaptırım uygulama görevini yürütmenin zorluğununun değerlendirmesini de siz değerli okuyuculara bırakıyorum.

Bu zaafiyetlerimizin ortadan kaldırılabilmesi  için tek çözümün eğitim olduğu konusunda kimsenin bir itirazının olamayacağını düşünüyorum. Ancak, bu noktada eğitime bakış açımız ön plana çıkmaktadır. Havacılık konusunda ülkemizde, başta pilot, teknisyen ve hava trafik kontrolörü olmak üzere verilen ve benim de her vesileyle taktir ettiğim akademik eğitimlerimizin; eğitim sistemimizden kaynaklanan ve her platformda bu eğitimi veren ve alanlar tarafından da dile getirilen sorunlarını biliyoruz. Buna ilave olarak havacılığın olmazsa olmazı olan sertifikasyon eğitimine bakışımız ve bu konuda yaşanan sorunlardan ciltler dolusu mizah romanlarının yazılabileceği konusunda yüzlerce örnek yaşayan birisi olarak bu hususta da çok ciddi çıkmazlarımızın olduğunu itiraf etmek zorundayım.

Başta bazı uçuş okullarında verilen eğitimlerin kalitesizliği  ve yetersizliği olmak üzere sertifikasyon eğitimi veren az sayıdaki eğitim kurumlarımızdan talep edilen mevzuata uygun olmayan, kural dışı ve  gayri ciddi istekleri bile derlesek dünya mizah literatürüne gireriz. Eğitimler konusunda tek düşünce bu konularda istenenlerin öğrenilmesi yerine isteyen kuruma “bir belge sunmak” olunca gerekirse normal ücretin dahi üzerinde bir ücret ödeyerek kursa hiç katılmadan  bu belgeyi almanın  en kısa yolunu bulma çabalarının bu tür eğitim kurumlarını da zor duruma düşürdüğünü biliyoruz. Bazı havacılık işletmeleri tarafından verildiği iddia edilen hizmet içi eğitimler konusuna ise “bu kadarı da olamaz” dedirtmemek için burada hiç değinmemek  daha doğru olur diye  düşünüyorum. 

Bir başka trajikomik durumun da doküman hazırlama konusunda yaşandığı bilinmektedir. Murad edilen ‘yaptığını yaz; yazdığını uygula’ prensibidir. Bu nedenle de kullanılacak olan dokümanın  kullanıcıları tarafından hazırlanması temel şarttır.  Ancak  havacılık işletmelerinde kullanılan dokümanların nasıl hazırlandığı, kimler tarafından hazırlanıp kimler tarafından kullanıldığı, hangi dokümanın okunması gerekenler tarafından okunup okunmadığı daha dokümanı ilk elinize alıp incelemeye başladığınızda kendisini belli ediyor. Başka bir havacılık işletmesinden temin edilerek fotokopileri çekilen dokümanlarda isimlerin bile bir çok yerde değiştirilmediğini biliyoruz. Airbus icin   hazırlanan bakım programlarına Boeing’in; Boeing için hazırlananlarda  ise Airbus’ın tasklarının fotokopilerinin konulduğunu üzüntü ve endişeyle farketmeniz ender karşılaşılan hadiselerden değildir. Asıl en acı olanının ise,  bu dokümanların büyük bir çoğunluğunun sektördeki havasından geçilmeyen, hep sahada olduğunu ve oraya buraya  dokunduğu için en iyi uzman olduğunu iddia ederek  konuştuğu zaman tecrübesinin ve esip gürlemesinin önünde durulamayanlar tarafından hazırlanmasıdır. Ancak bu dokümanların yanlışlarını veya eksikliklerini sektörün çoğu kez eleştirdiği hatta aşağıladığı  SHGM’de çalışan bir veya iki yıllık tecrübesi olan arkadaşlarımızın bularak bizi bile şaşırtıp tereddüte düşürmesi de taktire şayandır.

Eğitim veya döküman konusunda sırf ‘SHGM istedi’ diye bir şekilde üretilen bu tür gayri ciddi belgelere SHGM’de çalışan arkadaşlarımız “patates mühürlü belge” ismini takmıştı. 

Bilindiği gibi bu güne kadar bir çok konuyu da “o konuda kesinlikle bilgi veremem, o bizim şirketin ticari veya teknik sırrıdır” safsatasıyla geçiştirmeyi başardık. Ancak öncelikle Avrupa’da başlatılan SAFA denetimleri, ICAO ve EASA tarafından yapılan denetimler, IOSA denetimleri, wet lease kalite denetimleri, çeşitli kiralamalar, verilen veya alınan çeşitli hizmetler   münasebetiyle yapılan kalite, mali ve teknik denetimler nedeniyle havacılıkta oluşturulan en üst seviyedeki otokontrol sistemi nedeniyle artık havacılık işletmelerinde de hiç bir gizlilik kalmamıştır. Her şey açık ve şeffaf uygulamalar içerisinde cereyan etmektedir. 

Yapılan tüm bu denetimlerde; havacılık işletmelerinin tamamında, SHGM tarafından, uluslararası standartların da çok üzerinde sistemin kurulduğu tespit edilmiştir. Ancak kurulan sistemin işletilmesinde ve SHGM tarafından form-4’leri onaylanan yönetici personelin (post holderlerin) sistemin işletilmesinde SHGM adına katkısının ya hiç olmadığı veya çok yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca babadan oğula geleneksel havacılıkta ısrar edildiği, çağa uygun modern havacılık yapmak konusunda kararlı bir tutum sergilenmediği ortaya çıkmıştır.

Bilgiye erişim konusunda ise şu anda ülkemizde 30 milyon internet, 65 milyon cep telefonu kullanıcısı, 2 bin 459 gazete, 258 televizyon, 1087 radyo, 28 haber ajansı ve 156 üniversitenin olduğunu düşünürsek bu rakamlar bile arkasını dünyaya dönerek havacılık yapmaya çalışanlar için tek başına birşeyler ifade etmelidir.

Geçmişte birçok konuda ‘göç yolda düzülür’ mantığıyla yola çıkıldığı bir vakıa’dır. Ancak, acı tecrübelerimiz şunu göstermiştir ki, havacılıkta yolda sele verilen çok göç olmuş ama  düzülen hiç bir  göç olmamıştır.  Maalesef itiraf etmek zorundayım ki; ama şöyle ama böyle bir şekilde durumu da iyi idare ederek bu günlere gelmişiz. Bilginin çok değerli olduğu havacılık sektörüyle ilgili olarak iki aydır  yazdığım yazıların yaklaşık 50 bin kişinin çalıştığı sektörde birkaç bin kişi tarafından okunması bile nasıl ve kimlerle havacılık yaptığımız yönünde bir fikir vermektedir.

Ancak, dünyadaki ve havacılık sektöründeki son gelişmeler göstermektedir ki, bu güne kadarki anlayışla havacılık yapmak hergün zorlaşmaktadır. Enseyi karartmak yerine daha çok çalışıp, daha çok araştırıp, daha çok okuyup, daha çok bilgiye erişip bilinen kurallar içerisinde kurumsallaşarak havacılık yapmaktan başka seçenek kalmamıştır. Havacılık gibi bir teknoloji sektöründe bilginin ve  iletişimin şeffaf derinliği arttıkça standart olandan sapmak abesle  iştigaldir. Kaldı ki, dünyada yaşanmakta olan serbestleşme ve  AB ile imzalamak zorunda olduğumuz yatay anlaşmanın  hayata geçirilmesine müteakip, başta AB hava yolları olmak üzere yaşanacak olan çok ciddi  rekabet koşullarına  sektörümüzün şimdiden kendisini hazırlaması açısından da  standartlara uygun kurumsallaşma ve yapılanmanın  önemi yadsınamaz.

SHGM’de çalışan arkadaşlarımızın deyimiyle; SHGM ile hırsız-polis veya zabıta-işportacı  kovalamacılığı oynayarak bunu, elinde patron veya üst yönetime karşı bir tehdit unsuru olarak tutarak veya  “patates mühürlü belge” üreterek, okuyup araştırmaktan ziyade konuşarak havacılık yapmak geçen hergün zorlaşmaktadır. Hedef şaşırtmak için her konuda yüksek sesle, ‘Nerede devlet? Nerede SHGM?’ sloganlarıyla, SHGM’yi suçlayarak havacılık yapmaya artık son verilmesinde fayda var. Benim şahsen bu güne kadar anlamakta güçlük çektiğim; SHGM’nin hangi eksikliğinin havacılık işletmerinin bilinen kurallar içerisinde kurumsallaşarak havacılık yapmalarına engel teşkil ettiğidir. Kaldı ki, SHGM’nin altyapı ve çalışanların gerek sayısal gerekse  tecrübe olarak geçen her gün iyi bir konuma gelmeye başladıkları da bir gerçektir. Ayrıca, iç hatların serbestleşmesiyle daha çok vatandaşımızın hava taşımacılığıyla tanışmasıyla ülkemizde havacılık bilinci yükselerek zaten çok geniş çaplı olarak var olan otokontrol sistemi daha da artmıştır. Bunlara ilave olarak dünyada yaşanmakta olan bu bilgiye erişim, şeffaflaşma ve serbestleşme de göstermiştir ki, oyunu kuralına göre oynamayanların  kendileri ve çalıştıkları şirketler,   en kısa süre içerisinde sistemin dışında kalacaktır: Bunu hep birlikte göreceğiz. 

Ben uyarayım da isteyen enseyi karartmaya devam etsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder