7 Şubat 2013 Perşembe

KIŞ TEDBİRLERİ YOLCU MAĞDURİYETİ ve DEVE TAŞIMACILIĞI


KIŞ TEDBİRLERİ YOLCU MAĞDURİYETİ ve DEVE TAŞIMACILIĞI
Ülkemiz Edirne’den Kars’a, 1651 kilometre olan büyük bir ülkedir. Türkiye’nin güneydoğusundan Türk hava sahasına giren bir uçak, kuzey batısından çıkıp  aynı süre uçarak, 5 ülkenin hava sahasını geçtikten sonra Avrupa’da herhangi bir şehre gidebiliyor. Ülkemizdeki değişken ve zor kış hava koşulları herkes tarafından ya yaşanarak veya  olumsuz yönde etkilenerek bir şekilde yakinen  bilinmektedir.

Ülkemizdeki ve havaalanlarımızın bulunduğu illerdeki hava şartlarının  kısa süreler içerisinde ve hızlı bir şekilde değişkenliği sebebiyle özellikle de kış aylarında yaşanan kötü hava koşullarından uçuş operasyonunun olumsuz olarak etkilenmemesi veya en az düzeyde etkilenmesi için  uçuş operasyonu, yolcu mağduriyeti, bakım ve yer emniyeti konularında alınması gereken hayati tedbirler vardır. Bu tedbirlerin zamanında ve eksiksiz olarak alınması, bunlara tam ve eksiksiz olarak uyulması, başta can ve mal emniyeti olmak üzere  uçuş ve yer emniyeti bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu konu yolcu konforu ve maddi bakımdan da havayollarını  olumsuz olarak etkilemekte olup, katiyen ihmal edilemeyecek bir durumdur.

Özellikle kış şartlarında olması muhtemel rötarlar nedeniyle uçağın uzun süre yerde kalması hallerinde, yolcunun düzenli bir şekilde anons yapılarak bilgilendirilmesi ve rötar süresince yolcuya, Uluslararası Hava Taşımacıları Birliği (IATA) standartlarında ikram sunulması ve AB ve ECAC  tarafından yayınlanan yolcu haklarının uygulanması,  yolcu hakları ve  konforu bakımından önemli olduğu gibi hava taşıyıcıları ve anlaşmalı yer hizmetleri kuruluşları bakımından da bir zorunluluktur.

Ayrıca;
Başta  yolcu, uçuş ekibi, yer ekibi olmak üzere operasyon için mümkün olan en yüksek emniyet seviyesini sağlamak amacıyla, kış şartlarında uçağın yer ve uçuş operasyonları ile ilgili emniyet tedbirlerinin, etkili prosedürlerinin ve gelişmiş teknolojinin sağlanması ve geliştirilmesi bu konuda emniyet kültürünün en üst seviyede oluşturulması ve tavizsiz olarak uygulanması,

Ulusal ve uluslararası standartlar ile uyumlu olarak, uçağın buzlanmasının yerde giderilmesi ve önlenmesi ile ilgili standart ve spesifikasyonların geliştirilmesi, bu konuda kullanılan prosedür ve materyallerin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi, olumsuz etkilerini azaltmak için önlemlerin alınması,

Uçağın buzlanmasının giderilmesi ve önlenmesi ile ilgili eğitim materyallerinin hazırlanması, konu ile ilgili personele düzenli olarak eğitim verilmesi gibi konular üzerinde işletmelerin hassasiyetle durması gerekmektedir.

Bunun yanı sıra; havaalanı işleticisi tarafından pist, apron ve taksi yollarının (PAT sahaların) temiz tutulması, pist frenleme ölçüm analizlerinin hava durumuna göre güncel bulundurulması ve bu konuda pilotların düzenli olarak bilgilendirilmesi,

Havayolu işletmeleri tarafından operasyon yapılacak pistlere ilişkin meydan analizlerinin doğru yapılması ve meydan kolaylıklarının doğru değerlendirilmesi, operasyon yapılacak  bölge ve hava alanlarına ilişkin meteorolojik şartların iyi değerlendirilmesi, düşük görüş operasyonlarına ilişkin gerekli tüm hazırlıkların tamamlanması büyük önem taşımaktadır. 

Bunlara ilave olarak; uçuşa başlamadan önce, uçuş boyunca karşılaşılabilecek meteorolojik şartların (sis, kar, buz, kırağı, buzlanma şartları, türbülans, yoğun yağış, bulut türleri ve özellikleri vb) detaylı olarak incelenmesi, kalkış-iniş ve yol boyu meteoroloji şartları, seyrüsefer kolaylıkları, yedek meydan durumları, yakıt ihtiyacının doğru olarak tespiti, uçağın mevcut şartlar içinde hareket kabiliyeti gibi konularda tereddüde mahal verilmeyecek şekilde ulusal ve uluslararası kurallarda belirtilen emniyet limitlerine uygun olarak karar verilmesi ve uygulanması da kesinlikle göz ardı edilemeyecek hususlardır.

Ne var ki kış tedbirleri ve yolcu mağduriyeti konusunda; başta ICAO 9640/AN-940, JAR OPS-1, IATA Yer Hizmetleri El Kitabı , AEA’nin bu konudaki yayınları, AB ve ECAC  tarafından yayınlanan yolcu hakları gibi uluslararası referanslara, SHGM tarafından yayınlanan SHT OPS-1 Talimatı, bu konulara ilişkin olarak SHGM tarafından yayınlanan onlarca genelgeye  ve düzenlenen çok sayıdaki uyarı toplantılarına rağmen istenen tedbirlerin alındığı ve istenen farkındalığın oluşturulduğu söylenemez. 

Bunun bir örneğini 6 Kasım’da yaşadık. O akşam sis nedeniyle uçuşlara kapatılan Atatürk Havalimanı’ndaki manzara görülmeye değerdi. Tüm uçuşlar rötarlı olmasına rağmen tek bir anons bile yapılarak yolcular bilgilendirilmedi. Sanırsınız ki tüm anons sistemi arızalı ve devre dışı. Oysaki terminallerde anons sisteminin kurulmasının temel nedeni, bu gibi durumlarda yolcuların bilgilendirilmesidir. Amacına hizmet etmeyen bu sistem neden bu terminale kurulmuş anlamak mümkün değil! Başta  tarifeli sefer yapan havayolları olmak üzere hiçbir havayolu şirketi, saatler geçmesine rağmen,  yolcularına bırakın bilgi vermeyi, ikram sunmayı, özellikle de 04.20’de kalkması gereken Saudia Havayolları’nın İstanbul- Cidde uçağı 07 Kasım günü takriben 11.00’de kalkmış olmasına rağmen, ne o yaşlı yolcularla ilgilenen tek bir şirket yetkilisi  veya anlaşmalı yer hizmetleri kuruluşu personeli, ne de açlık susuzluk var mı diye soran bir Allah’ın kulu vardı! Ortada tam bir keşmekeş hakimken, hacca  giden hacı adaylarımızın en çok eziyeti çekerek hacca gidip gelmeleri halinde haclarının daha çok kabul göreceği yönünde yapılan yalan propaganda veya telkin(!) de Saudia Havayolları’nın pişkinliği olarak hafızalarımızda yer etti. İşte  o an bu manzarayı görünce de, bir kontuarın üzerine çıkarak ‘Nedir “Lan” bu Müslüman Türkler’in sizden çektiği’ diye haykırasım geldi.

 Deve taşımacılığı kültürüne alışık olanların, ‘Tüm ülke hacılarının en az yarısını ben taşıyacağım. Taşıyamadığımı da kim taşırsa kutsal topraklar üzerine kurduğu “deli dumrul köprüsü” geçiş ücreti misali  yolcu başına şu kadar dolar haracımı isterim’ şartı, hac taşımacılığını zaten müslümanlar için zulme ve oluşturulan monopol nedeniyle pahalı bir taşımacılığa dönüştürmüşken bir de hava muhalefeti zulmü gerçekten çekilecek gibi değildi. Dünyanın en iyi terminallerinden birisi olan AHL’yi yedinci sınıf ülke terminali gibi kullanılmasına veya havacılıkta iddiaları ve hedefleri olan ülkemiz havacılığını buna reva görmemizi anlamak mümkün değil. Bir çok ülkenin havacılıktaki kalitesizliğini ve vurdumduymazlığını hava yolları aracılığıyla ülkemize transfer ederek ülkemiz havacılığının kalitesizleştirilmesine kesinlikle müsaade edilmemelidir.

Bulunduğum her ortamda ifade ettiğim gibi, her havacının da tereddütsüz kabul edeceği üzere havacılık, tarihi boyunca yaşanan müessif hadiselerin ve kazaların sebepleri dikkate alınarak, uzmanlar tarafından çeşitli platformlarda enine boyuna tartışılıp değerlendirilerek uygulanmasında uzlaşmaya varılan, uygulanmaması halinde ise o hadisenin tekrar yaşanacağı uluslararası bir kurallar manzumesidir. Bu kuralların “bana göresi size göresi” de yoktur. Standart  olanın dışına çıkıp  “size göre olanını” uygularsanız  sonucunun hesabını da siz ya da sizin havacılığınız öder. Bu husus uçuş operasyonda da, meydan işletmeciliğinde de, yer hizmetlerinde de, teknik konularda da böyledir.

Şimdi bakınız; 1970-2010 arasında ülkemizde yaşanan 14 büyük gövdeli uçak kazasından; THY’nin üretici firmanın imalat hatası sonucu  Fransa’daki DC-10, Amsterdam’daki B737/800 kazası ile pitot tüpünün  bir böceğin  kapatması sonucu Dominik  Cumhuriyeti’nde düşen Birgen Air’in B-757 uçak kazası hariç,  diğer 11 kaza- özellikle de 2003 yılı öncesi Türk taşıyıcılarının uçuşlarının büyük çoğunluğunun yurt dışına olmasına rağmen-yurt içerisinde, tamamına yakını kış aylarında ve kuleye bildirilmiş hiç bir teknik arıza olmadan   yaşanmıştır. Bu, tartışılması ve araştırılması gereken bir konudur. Bunu, bu güne kadar olduğu gibi, tek başına pilotlarımızın işini kayıp etme korkusu veya yönetimsel baskılar nedeniyle kuralları zorlama veya yok sayma zorunda kaldıkları  safsatasına bağlarsak, hiç bir yere varamayız. 

Her olayda olduğu gibi havacılıkla ilgili olaylarda da saman alevi gibi parlayan ve sönen bir yapımız olduğu için olayları sağlıklı bir şekilde değerlendiremiyoruz. Oysaki iç hat uçuşlarında da dış hat uçuşlarında da SHGM’nin sorumlulukları aynıdır. Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere uluslararası ve milli kuralları eksiksiz olarak uygulama ve işletme sorunlarımızdan kaynaklanan emniyetsizlikler devam etmektedir. Yılın 365 günü, günün 24 saati bilinen kuralları uygulaması için herkesin başına SHGM’den bir yetkilinin dikilmesi gerektiği yönündeki ilkel düşüncelerden biran önce  vazgeçmemiz gerekir.

Son yıllarda hava alanlarımızın alt ve üst yapılarında, özellikle de  meteoroloji ve dispeç hizmetleri bakımından önemli gelişmelerin olduğunu biliyoruz. Ancak değişmeyen tek şey kamunun kısıtlı imkanlarıyla görevini yapmaya çalışan SHGM’den beklentilerdir. SHGM’den beklentilerimizi görev yetki ve sorumluluklarıyla kısıtlı tutmamız gerekir. Bilinen, bilinmesi gereken kuralları eksiksiz olarak uygulama kültürünü oluşturup, uygulamayanları da kıyasıya eleştirerek bunları kamuoyuna ifşa etmemiz halinde emniyet kültürüne daha çok katkı sağlayacağımızı düşünüyorum. İstenen sistemi kurarak ve kurumsallaşarak bilinen kuralları eksiksiz olarak en üst seviyede uygulamak yerine her şeyi devletten bekleme alışkanlığımızdan vazgeçemediğimiz müddetçe bilinen sorunlarımız maalesef ki artarak devam edecektir. 

Bilinen bir hikayeyi anlatayım… 

Yaşlı amca doktora gitmiş. Doktor sormuş: “Buyur amca, neyin var? Neren ağrıyor?”

Yaşlı amca hışımla doktorun üzerine yürümüş!
-“Bana ne soruyorsun kardeşim, doktor değil misin? Bil bakalım neyim var?” demiş.

SHGM’yi; her şeyi bilen, bilinen kuralları uygulamayanlar adına onları uygulamak zorunda olan, kalkışta, yol boyu ve inişte yapılan hatalar veya yapılması zorunlu olan check-listler konusunda  pilotları uyarmak için sürekli yanında oturan, rötarlarda yolcuya anons yapan, ikram sunan, meteorolojik durumları değerlendirerek uçuşun her evresinde pilotları bilgilendiren, tüm hava alanlarındaki kulelerde oturup, pisti görmeden ‘gördüm’ diyen pilotlara, ‘hocam ama ben sizi görmedim siz neredesiniz? Galiba iniş pateninde değilsiniz’ diye uyarması gereken vb. bir hayalet  olarak görmek gerekiyorsa biz de yaşlı amcanın yaptığını yapalım ve, ‘SHGM değil misin kardeşim? Neden herkesin yapmak zorunda olduğu işleri sen yapmıyorsun?’ diye bağıralım. Ama dünyada böyle bir havacılık yok!

Havacılıkta yaşanan her ciddi olaydan sonra, bilerek veya bilmeyerek yaratılan bilgi kirliliği ve SHGM veya çalışanlarına uygulanan yargısız infaz nedeniyle  hiçbir olaydan ders çıkaramadığımızdan  ve benzer olayların yaşanmaması için hiçbir ciddi tedbir alamadığımızdan eminim ve bundan da büyük üzüntü duyuyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder