20 Haziran 2013 Perşembe

ŞANGHAY BEŞLİSİ

Ogün ŞANLI

1980’li yıllarda eski Sovyetler Birliği’nin dağılmasını müteakip Varşova Paktı’nın da yıkılmasıyla NATO’nun da artık eski gücünden ve işlevinden uzaklaştığı ve yeni roller üstlendiği bir gerçektir. Soğuk savaş döneminin vazgeçilmez askeri birliği olan NATO’nun artık varlık nedeni sorgulanmaya başlanmıştır. Son zamanlarda artan uluslar arası terör olaylarına karşı etkin rol oynama ve doğal afetlere müdahale gibi görevleri de üslenen NATO’nun neden hala genişlemeye devam ettiği de bir muamma.
Soğuk savaşın sona ermesiyle bütün dünyada ekonomik birlikler daha da önem kazanmış ve bir çok bölgesel ekonomik iş birliği örgütleri kurulmuştur. Başta Avrupa Birliği (AB) olmak üzere bu işbirliği örgütleri artık dünya ekonomisi ve onun yönetiminde büyük roller üslenmeye başlamıştır. Ayrıca bu tür örgütlerin küreselleşmenin ülkelere olabilecek kötü etkilerinin en aza indirmesi amacıyla da çok önemsendiği bilinmektedir.
Son zamanlarda gerek Türk kamuoyu gündeminde gerekse de dünya gündeminde ön plana çıkmaya başlayan Şanghay İşbirliği Örgütü(ŞİÖ) adını örgütün ilk toplandığı yerden Şanghay’dan almaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın 1996′da yılında oluşturdukları yapılanma Şanghay Beşlisi olarak anılıyor. Bu örgüt 2001′de Özbekistan’ın katılımıyla üye sayısını altıya çıkartmıştır.
Haziran 2001′de üye devletler Rusya’nın Saint Petersburg kentindeki zirvesinde örgütün amaç, prensip, yapı ve işleyişini belirleyen ŞİÖ beyannamesini imzaladı. Ayrıca zirvede bir “anti-terör ajansı”nın kurulmasını öngören bir anlaşma daha imzalandı.
Türkiye 2012′de, Şangay İşbirliği Örgütü’ne(ŞİÖ) diyalog ortağı olarak katıldı. Katılım sonrası kararı değerlendiren dünyanın bir çok ülkesindeki stratejistler bu kararın hem ŞİÖ hem de Türkiye açısından bir devrim niteliğinde olduğunu belirttiler. Bir NATO üyesi olan Türkiye’nin ŞİÖ’nün de bir şekilde içerisinde bulunması tüm dünyada dikkatle izlenmekte ve bu işbirliğinin nasıl şekilleneceği de merak edilmektedir.
Dünya petrol üretim ve kullanım pazarının yarısından fazlasını elinde bulunduran Hindistan, İran, Moğolistan ve Pakistan’ın gözlemci olarak bulunduğu örgütte, şimdilik dünyadaki tek kutupluluğun tek temsilcisi durumunda olan ABD’ye karşı etkili bir karşıt kutup oluşturabileceği değerlendirilmektedir. Gerek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, gerekse de Çinli yetkililerinin sık sık vurguladıkları “Tek kutuplu dünya kabul edilemez” açıklaması, örgütün vizyonunu ve misyonunu da özetlemektedir.
ŞİÖ’nün kuruluş amaçlarından birisinin de dünya nüfusunun 1/4′ünün yaşadığı coğrafyada, en büyük güvenlik tehditleri olarak deklare ettikleri terör, ayrılıkçılık ve aşırıcılıkla mücadele olduğu için terör ve bölücülük hareketleriyle aynen bizim olduğumuz gibi başı belada olan birçok ülkede örgütün çalışmaları yakinen izlenmekte ve taktir edilmektedir. Özellikle bazı AB üyesi ülkelerin Türkiye’ye yönelik terör hareketlerine ev sahipliği yapması ve teröristleri koruyup kollaması bu ülkelere karşı halkın güven duygusunu zedelediği için de ŞİÖ’ye karşı halkın teveccühünün artarak devam ettiğini göstermektedir..
ŞİÖ’nün öncelikli olarak üye ülkelerin Orta Asya güvenliği ile ilgili sorunlarına eğilme amacında olduğu anlaşılmakla beraber, başlıca tehditler olarak terörizm ve bölücülüğü gösterdiği ve bu amaçla Bölgesel Antiterörizm Yapısı (RATS) kurduğu bilinmektedir. Ayrıca , ŞİÖ antiterörizm kapsamı altında uluslararası uyuşturucu suçlarıyla mücadele etme planını da açıklamış durumdadır.
Bunun yanı sıra ŞİÖ’nün askeri bir blok olma niyetinin bulunmadığı da sık sık kamuoyuna açıklanmaktadır. Bu maksatla üye devletlerin 2003 yılında ekonomik işbirliğini genişletme amacıyla bir çerçeve anlaşması imzaladığı ve bölgede ticaretin geliştirilmesi için bir an önce tedbirlerin alınması gerektiği ve uzun vadede bir serbest ticaret bölgesi oluşturulmasının hedeflendiği bilinmektedir.
Ayrıca ŞİÖ’nün ortak enerji projelerine öncelik tanıyacağı açıklanmış, özellikle de petrol ve gaz sektörüyle ve su kaynaklarının ortak kullanımı üzerinde durulacağı belirtilmiştir. Ortak projelerin finansmanı için bir ŞİÖ İnterbankı’nın kurulması kabul edilmiş, bir “Enerji Kulübü” kurulması konusunda planlar yapıldığı ancak bu çalışmanın henüz tamamlanamadığı da bilinmektedir. Son zamanlarda kültürel işbirliğinin de ŞİÖ çerçevesine dahil edilmesiyle örgüte yeni bir boyut kazandırılmıştır.
Eski Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Rusya’nın öncülüğünde kurulan Birleşik Devletler Topluluğu’na Türkiye’nin de üye olmasının çok yararlı olacağı ve özelliklede bu topluluğa üye olan diğer Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerini bu şekilde daha da geliştirebileceğini düşünen birkaç arkadaş geçmişte bu konuyu kendi aramızda çok uzun tartışmıştık. Bu konudaki fikirlerimizi her platformda dile getirerek bu fikrin yaygınlaşmasına çalıştık ancak çok da başarılı olduğumuz söylenemez. Ben şahsen bu konuda hala aynı fikirdeyim.
Son zamanlarda Sayın Başbakan’ın açıklamalarıyla kamuoyunda tartışılmaya başlanan ŞİÖ’ye Türkiye’nin üye olması konusunu şahsen çok önemsiyorum. Umarım ki tarihi her ne olura olsun bu gerçekleşir. Türkiye’nin menfaatlerinin bu yönde olduğuna inanıyorum. Bu örgütün AB’nin alternatifi olmadığını herkes biliyor.
Ancak unutmamak lazım ki 50 yıl önce resmi başvurumuzu yaptığımız AB’de de Türkiye’nin üyeliğine karşı çok şiddetli bir direnç oluştuğu için yakın bir gelecekte bunun mümkün olamayacağı anlaşılmaktadır. Türkiye’nin bu konuda artık yorulduğunu ve Türk kamuoyunun bu konudaki inancını da kayıp ettiği bir gerçektir.

AB’nin tüm standartlarının eksiksiz olarak ülkemizde uygulanmasına hiç tereddütsüz evet. Ancak AB’nin yıllardır Türkiye’ye ve Türk halkına gösterdiği kabul edilemez aşağılık muameleye hayır. ŞİÖ’ye en kısa süre içerisinde üyeliğe evet. Ancak sırtımızı AB’ye dönmemize hayır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da ‘biz istemezük’cülere inat biz isterük.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder