Ogün ŞANLI
1980’li yıllarda eski Sovyetler Birliği’nin
dağılmasını müteakip Varşova Paktı’nın da yıkılmasıyla NATO’nun da artık eski
gücünden ve işlevinden uzaklaştığı ve yeni roller üstlendiği bir gerçektir.
Soğuk savaş döneminin vazgeçilmez askeri birliği olan NATO’nun artık varlık
nedeni sorgulanmaya başlanmıştır. Son zamanlarda artan uluslar arası terör
olaylarına karşı etkin rol oynama ve doğal afetlere müdahale gibi görevleri de
üslenen NATO’nun neden hala genişlemeye devam ettiği de bir muamma.
Soğuk savaşın sona ermesiyle bütün dünyada ekonomik
birlikler daha da önem kazanmış ve bir çok bölgesel ekonomik iş birliği
örgütleri kurulmuştur. Başta Avrupa Birliği (AB) olmak üzere bu işbirliği
örgütleri artık dünya ekonomisi ve onun yönetiminde büyük roller üslenmeye
başlamıştır. Ayrıca bu tür örgütlerin küreselleşmenin ülkelere olabilecek kötü
etkilerinin en aza indirmesi amacıyla da çok önemsendiği bilinmektedir.
Son zamanlarda gerek Türk kamuoyu gündeminde gerekse
de dünya gündeminde ön plana çıkmaya başlayan Şanghay İşbirliği Örgütü(ŞİÖ)
adını örgütün ilk toplandığı yerden Şanghay’dan almaktadır. Çin Halk
Cumhuriyeti, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın 1996′da yılında
oluşturdukları yapılanma Şanghay Beşlisi olarak anılıyor. Bu örgüt 2001′de
Özbekistan’ın katılımıyla üye sayısını altıya çıkartmıştır.
Haziran 2001′de üye devletler Rusya’nın Saint
Petersburg kentindeki zirvesinde örgütün amaç, prensip, yapı ve işleyişini
belirleyen ŞİÖ beyannamesini imzaladı. Ayrıca zirvede bir “anti-terör
ajansı”nın kurulmasını öngören bir anlaşma daha imzalandı.
Türkiye 2012′de, Şangay İşbirliği Örgütü’ne(ŞİÖ)
diyalog ortağı olarak katıldı. Katılım sonrası kararı değerlendiren dünyanın
bir çok ülkesindeki stratejistler bu kararın hem ŞİÖ hem de Türkiye açısından
bir devrim niteliğinde olduğunu belirttiler. Bir NATO üyesi olan Türkiye’nin
ŞİÖ’nün de bir şekilde içerisinde bulunması tüm dünyada dikkatle izlenmekte ve
bu işbirliğinin nasıl şekilleneceği de merak edilmektedir.
Dünya petrol üretim ve kullanım pazarının yarısından
fazlasını elinde bulunduran Hindistan, İran, Moğolistan ve Pakistan’ın gözlemci
olarak bulunduğu örgütte, şimdilik dünyadaki tek kutupluluğun tek temsilcisi
durumunda olan ABD’ye karşı etkili bir karşıt kutup oluşturabileceği
değerlendirilmektedir. Gerek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, gerekse de
Çinli yetkililerinin sık sık vurguladıkları “Tek kutuplu dünya kabul edilemez”
açıklaması, örgütün vizyonunu ve misyonunu da özetlemektedir.
ŞİÖ’nün kuruluş amaçlarından birisinin de dünya
nüfusunun 1/4′ünün yaşadığı coğrafyada, en büyük güvenlik tehditleri olarak
deklare ettikleri terör, ayrılıkçılık ve aşırıcılıkla mücadele olduğu için
terör ve bölücülük hareketleriyle aynen bizim olduğumuz gibi başı belada olan
birçok ülkede örgütün çalışmaları yakinen izlenmekte ve taktir edilmektedir.
Özellikle bazı AB üyesi ülkelerin Türkiye’ye yönelik terör hareketlerine ev
sahipliği yapması ve teröristleri koruyup kollaması bu ülkelere karşı halkın
güven duygusunu zedelediği için de ŞİÖ’ye karşı halkın teveccühünün artarak
devam ettiğini göstermektedir..
ŞİÖ’nün öncelikli olarak üye ülkelerin Orta Asya güvenliği ile ilgili sorunlarına eğilme amacında olduğu anlaşılmakla beraber, başlıca tehditler olarak terörizm ve bölücülüğü gösterdiği ve bu amaçla Bölgesel Antiterörizm Yapısı (RATS) kurduğu bilinmektedir. Ayrıca , ŞİÖ antiterörizm kapsamı altında uluslararası uyuşturucu suçlarıyla mücadele etme planını da açıklamış durumdadır.
ŞİÖ’nün öncelikli olarak üye ülkelerin Orta Asya güvenliği ile ilgili sorunlarına eğilme amacında olduğu anlaşılmakla beraber, başlıca tehditler olarak terörizm ve bölücülüğü gösterdiği ve bu amaçla Bölgesel Antiterörizm Yapısı (RATS) kurduğu bilinmektedir. Ayrıca , ŞİÖ antiterörizm kapsamı altında uluslararası uyuşturucu suçlarıyla mücadele etme planını da açıklamış durumdadır.
Bunun yanı sıra ŞİÖ’nün askeri bir blok olma niyetinin
bulunmadığı da sık sık kamuoyuna açıklanmaktadır. Bu maksatla üye devletlerin
2003 yılında ekonomik işbirliğini genişletme amacıyla bir çerçeve anlaşması
imzaladığı ve bölgede ticaretin geliştirilmesi için bir an önce tedbirlerin
alınması gerektiği ve uzun vadede bir serbest ticaret bölgesi oluşturulmasının
hedeflendiği bilinmektedir.
Ayrıca ŞİÖ’nün ortak enerji projelerine öncelik
tanıyacağı açıklanmış, özellikle de petrol ve gaz sektörüyle ve su
kaynaklarının ortak kullanımı üzerinde durulacağı belirtilmiştir. Ortak
projelerin finansmanı için bir ŞİÖ İnterbankı’nın kurulması kabul edilmiş, bir
“Enerji Kulübü” kurulması konusunda planlar yapıldığı ancak bu çalışmanın henüz
tamamlanamadığı da bilinmektedir. Son zamanlarda kültürel işbirliğinin de ŞİÖ
çerçevesine dahil edilmesiyle örgüte yeni bir boyut kazandırılmıştır.
Eski Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra
Rusya’nın öncülüğünde kurulan Birleşik Devletler Topluluğu’na Türkiye’nin de
üye olmasının çok yararlı olacağı ve özelliklede bu topluluğa üye olan diğer
Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerini bu şekilde daha da geliştirebileceğini
düşünen birkaç arkadaş geçmişte bu konuyu kendi aramızda çok uzun tartışmıştık.
Bu konudaki fikirlerimizi her platformda dile getirerek bu fikrin
yaygınlaşmasına çalıştık ancak çok da başarılı olduğumuz söylenemez. Ben şahsen
bu konuda hala aynı fikirdeyim.
Son zamanlarda Sayın Başbakan’ın açıklamalarıyla
kamuoyunda tartışılmaya başlanan ŞİÖ’ye Türkiye’nin üye olması konusunu şahsen
çok önemsiyorum. Umarım ki tarihi her ne olura olsun bu gerçekleşir. Türkiye’nin
menfaatlerinin bu yönde olduğuna inanıyorum. Bu örgütün AB’nin alternatifi
olmadığını herkes biliyor.
Ancak unutmamak lazım ki 50 yıl önce resmi başvurumuzu
yaptığımız AB’de de Türkiye’nin üyeliğine karşı çok şiddetli bir direnç
oluştuğu için yakın bir gelecekte bunun mümkün olamayacağı anlaşılmaktadır.
Türkiye’nin bu konuda artık yorulduğunu ve Türk kamuoyunun bu konudaki inancını
da kayıp ettiği bir gerçektir.
AB’nin tüm standartlarının
eksiksiz olarak ülkemizde uygulanmasına hiç tereddütsüz evet. Ancak AB’nin
yıllardır Türkiye’ye ve Türk halkına gösterdiği kabul edilemez aşağılık
muameleye hayır. ŞİÖ’ye en kısa süre içerisinde üyeliğe evet. Ancak sırtımızı
AB’ye dönmemize hayır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da ‘biz
istemezük’cülere inat biz isterük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder