20 Haziran 2013 Perşembe

ŞAHİTLİĞİN KRALI GİZLİ ŞAHİTLİK

Ogün ŞANLI

‘İşin yoksa şahit ol paran çoksa kefil ol’ atasözümüz elbetteki durup dururken söylenmemiştir. Bu atasözümüzden kim ne kadar ders çıkardı, kim bu atasözümüze rağmen mahkemelerde veya icra dairelerinde sürüm sürüm süründü bunu bilmek zor. Ancak ben eminim ki ben de dahil bu atasözümüze rağmen bir çoğumuzun başından ya şahitlik ya da kefillik maceraları geçmiştir.
Doğduktan bir yıl sonra nüfusa kayıt ettirilmem, ilkokula bir yaş erken başlamam ve ilkokulu 5 yıl yerine 4 yılda bitirmiş olmam nedeniyle liseyi bitirdikten sonra çalışmaya başlayabilmem için yaşımı mahkeme kararıyla 3 yaş büyüterek 18 yapmak zorunda kalmıştım. Mahkeme bu işlem için köy veya mahalle muhtarından bir ilmuhaber, doktor raporu ve en az iki şahit istiyordu. Mahkeme günü rahmetli babam mahkemenin önünde karşılaştığı iki tanıdığına şahitlik yapmalarını rica etti. Onlara önemli bir şeyin olmadığını sadece benim yaşımın büyütülebilmesi için şahitlik yapacaklarını söyleyip ikna ettikten sonra içeri girdik.
Hakim şahitlerden birisine sordu: ‘ Bu çocuk kaç yaşında olabilir?’
Şahit hemen cevap verdi: ‘25 veya 30 yaşlarında olabilir.’
Tabi hakim şahide kızarak: “ Ne 25-30’u? Peki sen kaç yaşındasın?’ diye sorunca adam susmak zorunda kaldı.
Hemen ikinci şahide de aynı soruyu sordu: ‘Bu çocuk kaç yaşında olabilir?’
Adam ilk şahidin yediği fırçayı görünce yaşımı iyice küçültmek zorunda kalarak ’10 veya 12 yaşında olabilir’ diye cevap verdi.
Her iki şahit de benim 18 yaşında olabileceğime doğru dürüst şahitlik edemedikleri için hakimin kendisi katibe bu şahitler adına ‘ Evet biz bu aileyi yakinen tanıyoruz. Sürekli evlerine gidip gelmekteyiz. Bu çocuğun 18 yaşında olduğunu yakinen biliyoruz’ diye yazdırarak yaşımın 18 olduğuna karar vermişti.
Bugüne kadar bildiğimiz şahitlik ve yalancı şahitliğe Ergenekon soruşturmasından sonra yeni bir şahitlik türü daha eklendi ‘gizli tanıklık’. Hukuk sistemimize 2008 yılından sonra giren bu tanıklık sisteminin temel amacının tanığı korumak olduğu ve çok özel durumlarda kullanılması gerektiği anlaşılmaktadır. Yani gizli tanığın yüksek oranda tehdit altında olması gerekmektedir. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da ipin ucunu kaçırdığımız ve hukuk sistemimize daha çok da terör olaylarında kullanılmak üzere giren bu sistemi son zamanlarda terörle mücadele edenler için kullanarak ülke hukuk sistemimize zaten olmaya güveni yeniden yerle bir etmiş durumdayız.
Kırarak dökerek yasal olmayan yollarla toplanan deliller ve gizli tanıkların tanıklığıyla verilecek cezaların toplum vicdanında önmeli yaralar açacağı ve çok uzun süre tartışılacağı anlaşılmaktadır. Ergenekon davasında 44 gizli tanığın olduğu ve bunların çoğunlukla da eski PKK’lılar ve itirafçılardan oluştuğu hatta bazı gizli tanıkların hem de sanık olduğu yönünde haberler okuyoruz. Bu tür bir yargılamanın sonucunda gerek mahkumiyet alacak olanlar gerekse berat edecek olanların adil yargılandıkları yönünde toplumda oluşacak endişeler uzun süre tartışılmaya devam edilecek ve hukukumuz bu konuda önemli oranda darbe alacak gibi gözüküyor.
Türkiye’de hukukun ya uygulanmadığı ya yanlış uygulandığı veya adamına göre uygulandığı yönünde bir kanaatin olduğu bir gerçektir. Tabi hukuku eksiksiz, tarafsız ve doğru uygulamadığınız sürece bir gün size de lazım olduğunda mağdur olabilirsiniz. Son zamanlarda devletin en üst makamlarını bile dinlemek için sağa sola yerleştirilen böceklerin bu hukuk uygulamalarından da cesaret aldığı anlaşılmaktadır.
Siz var olduğunu söylediğiniz herhangi bir vesayeti kaldırıp yerine yeni vesayetlerin yerleşmesine sessiz kalırsanız gelinecek nokta budur.

Özellikle de hukuk adı altında uygulanan bu uygulamaları her akşam televizyonlarda savunmaya devam eden ‘cemaat-i badem’ hukukçularını da bu ülkenin normal bir vatandaşı olarak vicdanlarıyla başbaşa bırakıyorum. Üzerinde toplumsal uzlaşma sağlanamayan ve sanıkların başta savunma haklarının olumsuz etkilenmesi olmak üzere çeşitli kısıtlamalara yol açan bu uygulamayı savunmak hangi hukuka sığar anlamak mümkün değil. Ben eminim ki kendileri aynı hukuksuzlukla karşı karşıya kalmış olsalardı kıyameti koparırlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder