Ogün ŞANLI
‘İşin yoksa şahit ol paran çoksa kefil ol’ atasözümüz
elbetteki durup dururken söylenmemiştir. Bu atasözümüzden kim ne kadar ders
çıkardı, kim bu atasözümüze rağmen mahkemelerde veya icra dairelerinde sürüm
sürüm süründü bunu bilmek zor. Ancak ben eminim ki ben de dahil bu atasözümüze
rağmen bir çoğumuzun başından ya şahitlik ya da kefillik maceraları geçmiştir.
Doğduktan bir yıl sonra nüfusa kayıt ettirilmem,
ilkokula bir yaş erken başlamam ve ilkokulu 5 yıl yerine 4 yılda bitirmiş olmam
nedeniyle liseyi bitirdikten sonra çalışmaya başlayabilmem için yaşımı mahkeme
kararıyla 3 yaş büyüterek 18 yapmak zorunda kalmıştım. Mahkeme bu işlem için
köy veya mahalle muhtarından bir ilmuhaber, doktor raporu ve en az iki şahit
istiyordu. Mahkeme günü rahmetli babam mahkemenin önünde karşılaştığı iki
tanıdığına şahitlik yapmalarını rica etti. Onlara önemli bir şeyin olmadığını
sadece benim yaşımın büyütülebilmesi için şahitlik yapacaklarını söyleyip ikna
ettikten sonra içeri girdik.
Hakim şahitlerden birisine sordu: ‘ Bu çocuk kaç yaşında olabilir?’
Hakim şahitlerden birisine sordu: ‘ Bu çocuk kaç yaşında olabilir?’
Şahit hemen cevap verdi: ‘25 veya 30 yaşlarında
olabilir.’
Tabi hakim şahide kızarak: “ Ne 25-30’u? Peki sen kaç
yaşındasın?’ diye sorunca adam susmak zorunda kaldı.
Hemen ikinci şahide de aynı soruyu sordu: ‘Bu çocuk
kaç yaşında olabilir?’
Adam ilk şahidin yediği fırçayı görünce yaşımı iyice
küçültmek zorunda kalarak ’10 veya 12 yaşında olabilir’ diye cevap verdi.
Her iki şahit de benim 18 yaşında olabileceğime doğru
dürüst şahitlik edemedikleri için hakimin kendisi katibe bu şahitler adına ‘
Evet biz bu aileyi yakinen tanıyoruz. Sürekli evlerine gidip gelmekteyiz. Bu
çocuğun 18 yaşında olduğunu yakinen biliyoruz’ diye yazdırarak yaşımın 18
olduğuna karar vermişti.
Bugüne kadar bildiğimiz şahitlik ve yalancı şahitliğe
Ergenekon soruşturmasından sonra yeni bir şahitlik türü daha eklendi ‘gizli
tanıklık’. Hukuk sistemimize 2008 yılından sonra giren bu tanıklık sisteminin
temel amacının tanığı korumak olduğu ve çok özel durumlarda kullanılması
gerektiği anlaşılmaktadır. Yani gizli tanığın yüksek oranda tehdit altında
olması gerekmektedir. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da ipin ucunu
kaçırdığımız ve hukuk sistemimize daha çok da terör olaylarında kullanılmak üzere
giren bu sistemi son zamanlarda terörle mücadele edenler için kullanarak ülke
hukuk sistemimize zaten olmaya güveni yeniden yerle bir etmiş durumdayız.
Kırarak dökerek yasal olmayan yollarla toplanan
deliller ve gizli tanıkların tanıklığıyla verilecek cezaların toplum vicdanında
önmeli yaralar açacağı ve çok uzun süre tartışılacağı anlaşılmaktadır.
Ergenekon davasında 44 gizli tanığın olduğu ve bunların çoğunlukla da eski
PKK’lılar ve itirafçılardan oluştuğu hatta bazı gizli tanıkların hem de sanık
olduğu yönünde haberler okuyoruz. Bu tür bir yargılamanın sonucunda gerek
mahkumiyet alacak olanlar gerekse berat edecek olanların adil yargılandıkları
yönünde toplumda oluşacak endişeler uzun süre tartışılmaya devam edilecek ve
hukukumuz bu konuda önemli oranda darbe alacak gibi gözüküyor.
Türkiye’de hukukun ya uygulanmadığı ya yanlış
uygulandığı veya adamına göre uygulandığı yönünde bir kanaatin olduğu bir gerçektir.
Tabi hukuku eksiksiz, tarafsız ve doğru uygulamadığınız sürece bir gün size de
lazım olduğunda mağdur olabilirsiniz. Son zamanlarda devletin en üst
makamlarını bile dinlemek için sağa sola yerleştirilen böceklerin bu hukuk
uygulamalarından da cesaret aldığı anlaşılmaktadır.
Siz var olduğunu söylediğiniz herhangi bir vesayeti
kaldırıp yerine yeni vesayetlerin yerleşmesine sessiz kalırsanız gelinecek
nokta budur.
Özellikle de hukuk adı altında
uygulanan bu uygulamaları her akşam televizyonlarda savunmaya devam eden
‘cemaat-i badem’ hukukçularını da bu ülkenin normal bir vatandaşı olarak
vicdanlarıyla başbaşa bırakıyorum. Üzerinde toplumsal uzlaşma sağlanamayan ve
sanıkların başta savunma haklarının olumsuz etkilenmesi olmak üzere çeşitli
kısıtlamalara yol açan bu uygulamayı savunmak hangi hukuka sığar anlamak mümkün
değil. Ben eminim ki kendileri aynı hukuksuzlukla karşı karşıya kalmış
olsalardı kıyameti koparırlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder