Ogün ŞANLI
Son otuz yıldır iyice kangrene dönen PKK terörünün
sonlandırılması için birden bire yine coştuk. Karşılıklı görüşmeler, demeçler,
eli kanlı teröristlerden yaratılmaya çalışılan barış güvercinleri, viskisini
yudumlarken ağzını eliyle silerek televizyon kanallarına koşan Türk twittercı
baykuş gazeteci ve aydınlar… Öyle bir kırıta kırıta konuşuyorlar ki, sanırsınız
ya siz bu ülkede yaşamıyorsunuz ya da bunlar az önce uzaydan gelmişler.
Hepsinin tuzu kuru olduğu için Türk halkı adına racon üstüne racon kesiyorlar.
Adama sormazlar mı ‘sizin bugüne kadar kestiğiniz hangi racondan biz hangi
faydayı gördük ki bu konuda keseceğiniz racondan da bir fayda görelim’ diye!
Ayak üstü ağzınızdan salyalar akarak konuştuğunuz
konu; Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Mersin’e kadar her ilin ilçenin kasaba ve
köyün mezarlığında onlarca şehidin yattığı bir konudur. Son otuz yılda 30
binden fazla şehit ve ülke ekonomisine verilen 400 milyar dolar zarar… Bu
terörü kimler başlattıysa, bu konuyu kimler bu noktaya getirdiyse bu işin
vebali de onların boynundadır ve onların yakasını bırakmayacaktır. Siz onlara
ister ‘Sayın’ deyin ister ‘Gerilla’ ne derseniz deyin bebek katili çıngırağı
hep onların yakasında asılı olarak tarihin karanlığına ellerinin kanlarıyla gömülüp
gideceklerdir. Biz bu işin tarafı değil mağduruyuz.
Son otuz yıldır aynı terane… Kışın silah bırakma
numaraları yazın şehit cenaze törenleri! Bu kısır döngüden bıktık. Yok Kürt
derin devletçileri, yok Türk derin devletçileri, yok o sabote etti, yok bu
sabote etti, yok dış düşmanlar, yok iç düşmanlar… Adına her ne derseniz deyin
geldiğimiz nokta ortada. Bir arpa boyu yol alınamamıştır. Şimdi de karşılıklı
ateşkes yapılması için mutabakata varıldığı yönünde şehir efsaneleri dolaşmaya
başladı. Şayet durum buysa millet olarak devletimizin ruhuna fatiha okuyup
ağlamak için havluları hazırlayalım.
Bu sorunun günlük politikalarla ve şahıslara bağlı
olarak çözülemeyeceği ortadadır. Bu konuda çok sağlam ve uygulanabilir çözüm
önerilerinin oluşturulamadığı da bir gerçek. Bu nedenle zaman zaman saman alevi
gibi aceleyle ortaya atılan çözüm önerileriyle de bir sonuca ulaşılamadığı gibi
sorun iyice derinleşmektedir.
Temel sorunlardan birisi de terörün bizden daha çok
mağduru olan o bölgedeki vatandaşlarımız ile teröristleri kalın çizgilerle
ayırarak devletin tüm gücünü onların yanına koyarak onların devletin yanında
daha çok yer almasını ve bölgede huzur ve güvenlik içerisinde yaşamalarını
sağlayamamak olmuştur.
Terör örgütüyle güvenlik güçleri arasına sıkışmış,
aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyık misali çeşitli çıkmazlar içerisinde
kalmış kendilerine zulüm edilen bir çoğunluğun da olduğu bir vaka. Bu çoğunluk
ki birçoğu bizim okul arkadaşlarımız, asker arkadaşlarımız, mahalle
arkadaşlarımız, oyun arkadaşlarımız, maç arkadaşlarımız, kahve arkadaşlarımız,
kız verdiklerimiz, kız aldıklarımız vb. Bizim kardeşimiz dediklerimiz etle
tırnak gibiyiz dediklerimiz bunlar. Gel gör ki hep haksızlığa uğrayanlar da
bunlar.
Gerekli ve yeterli güvenlik önlemlerini alamadığımız,
zaman zaman da terör örgütünün tuzağına düşerek alınan güvenlik önlemlerini
bile uygulayamadığımız içindir ki bunlar hep mağdur olmuşlardır. Tüm bu mağduriyetlerine
rağmen dimdik ayakta durarak ülkelerine ve ülkelerinin birliğine ve dirliğine
de sahip çıkmaya devam etmektedirler. Bunlar hem tasada hem kıvançta bizlerle
birlikte hareket edenlerdir. Bunlar kaza yapan askeri araçtaki yaralı
askerlerin başını dizine koyarak onların terini silenlerdir. Askerleri
sırtlayıp hastaneye koşanlardır. Bunların dedeleriyle bizim dedelerimiz omuz
omuza Çanakkale’de savaşmışlardır. Cumhuriyeti birlikte kurduk. Onların
bizimle, bizim de onlarla hiçbir sorunumuz olmamıştır.
Kim ne derse desin bu bölgenin sorunlu bir bölge
olduğu, Türkiye’nin yumuşak karnı olduğu da bir gerçek. Tarihi boyunca dış
güçlerin at oynak yeri haline gelen bu bölgeden bu ülkenin de bu ülkenin biz
vatandaşlarının da çekmediği kalmamıştır. Bu bölgede yaşayan bir avuç
çapulcunun ve işbirlikçinin bu bölgenin ve bu bölgede yaşayan halkın huzurunu
bozmasına bugüne kadar engel olamamak da bu devletin ayıbıdır.
Osmanlı döneminde Babanzade Abdurrahman Paşa İsyanıyla
(1806) başlayıp Kosgari (1920) isyanıyla biten 13 isyan, Cumhuriyet döneminde
Nasturi İsyanı (1924) ile başlayıp PKK isyanıyla (1984-….) devam eden 25 isyan
ve toplamda 38 isyanın ve bunun dışında da ufak tefek başkaldırı ve isyanların
olduğu ve ayrıca bölgede kurulan çeşitli Marksist ve Leninist örgütler, bölücü
örgütler, öğrenci cemiyetleri adı altında kurulan örgütler ve bu da yetmiyormuş
gibi İran, Irak ve Suriye’deki çeşitli terörist hareketlerin yakın etkisi
altında bulunan bu bölgenin terör belasından arındırılması çok da kolay
gözükmüyor.
Yüzlerce çıkar çatışmasının, çeşitli siyasi ve
ekonomik nemalanmaların olduğu bu bölgede kalıcı bir barış ortamının
sağlanabilmesi için yörede yaşayan mütedeyyin vatandaşlarımızın ve bu ülkenin
tüm vatandaşlarının üzerinde mutabakat sağlayacağı bir çözümün bulunması
şarttır. Bölgede çok iyi bir toplum mühendisliğinin uygulanması tabi ki
hepimizin ortak dileğidir. Unutulmasın ki hak ve özgürlüklerin genişletilmesi
ülkenin bölünmeden demokratikleşmesi bu ülkenin tüm vatandaşları için hava ve
su kadar önemlidir.
Ancak aranan çözüm terörü bu hale getirerek başta
yörede yaşayan vatandaşlarımız olmak üzere tüm halkımıza zulüm edenlere bir
paye vermekse veya onların bundan kendilerine bir paye çıkararak bunu
vatandaşlarımız üzerinde bir baskı aracı olarak kullanacakları bir ortam
yaratarak kendilerini kahraman ilan etmekse herşey dünden çok daha kötü
olabilir. Kendi ellerimizle yeni teröristler yaratıp ülkeyi ateşe atarız ki bu
da dönüşü olmayan bir yol demektir.
Son günlerde yapılan açıklamalardan “şark cephesinde
değişen bir şeyin olmadığı” anlaşılmaktadır. Yok bilmem ‘sayın’ kim, yok
‘gerilla’ ölmesin. İyi de kundaktaki bebekleri kim öldürdü? Onların katili kim?
Sanırsınız ki yeni markalar yaratılıyor onun medyada tanıtımından da bunlar
sorumlu kılınmış. Kırık plak misali aynı teraneler. Diğer tarafta ise ‘sen
kimsin, senin kendin krediye muhtaçsın’ yok ‘asıl sen kimsin biz bu krediyi
millete açtık’ yok ‘şerefsiz kim, şerefli kim’ bu üslupla bırakın kangrene
dönüşmüş bu sorunu çözmek, havuz problemi bile çözülemez.
Bölgede yaşanan terör nedeniyle
şehit olan tüm şehitlerimizin manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum. Hepsine
Allah’tan rahmet kalanlarına başsağlığı diliyorum. Tüm gazilerimize acil
şifalar diliyorum. O bölgede kahramanca çarpışan tüm güvenlik güçlerimizi saygıyla
selamlıyorum. Ömrünü terörle mücadeleye veren ve gerekçesi her ne olursa olsun
şu anda tutuklu bulunan kahramanları Allah kurtarsın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder