20 Haziran 2013 Perşembe

İNSAN BEŞER, ŞAŞAR, ŞER ATAR

Ogün ŞANLI

Devlete ve onun kurumlarına iftira (bu yazıda bundan sonra “şer” olarak anılacaktır) atmak son yıllarda hem çok moda oldu. Hem de çok prim yapmaya başladı. Kabul etmemiz gerekir ki Cumhuriyetimiz ve onun kurumlarını mundar etmek için bilinçli, planlı ve programlı bir çalışma yürütülmektedir.
Son olarak, kendi halkını öldürmek amacıyla camilerini bombalamak için hazırlık yapan bir devlet, kendi uçağını düşürmek için plan yapan bir devletten sonra kendi Cumhurbaşkanını kuduz köpeklere ve farelere verilen “striknin keratin”  ile zehirleyerek öldüren veya öldürülmesine engel olamayan  bir devlet profili çizerek devletine şer atmak, hangi insafla, hangi vicdanla bağdaşır anlamak mümkün değil.
2-3 Kasım tarihli gazetelerde ‘merhum Özal’ın otopsisinde zehir bulundu’ haberi ve bu haberden zımnen çıkarılabilecek sonuçları görünce devlete şer atmanın ne kadar da kolay bir hale geldiğini görüp de üzülmemek elde değil.  Bu kadar önemli bir konunun bile hiçbir belgeye dayanmadan uluorta açıklanmış olması ve Adli Tıp Kurumu’nun yalanlamasına rağmen bu konunun hala bazı çevrelerce ciddi ciddi tartışılarak kamuoyu oluşturulmaya çalışılması çabalarına “yuh” demekten başka bir ifade bulamıyorum. Şahsen biz bu çalışmaları yürütenlerin kuyruk acısını çok iyi biliyoruz.  Ancak Cumhuriyet’in nimetleri ve onun sağladığı özgürlük ortamında bir başka deyişle Cumhuriyet’in gölgesinde bu faaliyetlerin sürdürülmesini içime sindiremiyorum. Kendisini bu ülkenin onurlu vatandaşı sayma onurunu gösteremeyenlerin devlete attığı şerleri zaten bu devlet için onur sayıyoruz.
Türk Ceza Kanunu’nun 267. maddesi ve bunu takip eden maddelerinde şer atmanın cezai hükümleri net bir şekilde ortaya konmuş olmasına, ayrıca şer atmanın çok günah olduğuna dair onlarca ayetin ortada durmasına, İslam dinin bunu kesin bir dille men etmesine rağmen, hadi diyelim devlet korkusu yok, peki hiç Allah korkusu olmadan insanların gözünün içine baka baka  bu tür şerlerin atılmasının hesabını bu insanlar nasıl verecek? Bunu yapanlar hangi dine, hangi kitaba  inanıyor bu konuda  bende önemli şüpheler oluştu.
Sadece devlete şer atılmayla yetinilse iyi…Cumhuriyet tarihimizin kahramanlarına, siyasetçilerine, yazarlarına çizerlerine de şer atılarak yakın tarihimiz resmen kirletildi. Bunlara önerim, M.G. Akademisi’nden  hocam çok değerli tarihçi İlber Ortaylı ile muhabirliğinden tanıdığım ve o günlerde bile  bir gün mutlaka çok iyi bir gazeteci olacağından emin olduğum  Akşam Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya’nın birlikte hazırladığı “Cumhuriyetin İlk Yüzyılı 1923-2023 adlı kitabını bir zahmet bir okusalar da bu attıkları şerler onların yüzüne bir tokat gibi geri çarpsa bari.
Başta Doğu Anadolu olmak üzere ülkemizin soğuk yörelerinde sıcak olması için yünden keçeler yapılarak yere ve sedirlerin üzerine sererler. Bu keçeler ilk baharda dışarı çıkarılarak  duvarların veya taşların üzerine atılıp  ağaçlarla dövülür. Dövdükçe de keçe tozur üzerinde ne kadar toz varsa çıkar ve keçe yeniymiş gibi pırıl pırıl olur. Herkes şundan emin olsun ki Türkiye’ye ve onun kurumlarına şer yakışmaz. Şer attıkça Türkiye ve onun kurumları şahlanır. Yani Türkiye biraz da keçeye benzer dövüldükçe tozur ve tozudukça da devleşir.
Asıl acı olan tüm Cumhuriyet dönemi boyunca devlete atılan şerlerin hiç birisinin kanıtlanamamış olmasıdır. Çamur at izi kalsın misali, ağzı olan konuşuyor ama devletin tüm imkanları eline geçince de hiçbir şeyi kanıtlayamıyor. Güney Doğu’daki faili meçhuller konusunda da PKK’yı bırakıp devlete şer atanlar yıllarca kamuoyunu meşgul etti. Yüzlerce yer açıldı, it ve at kemiğinden başka bir şey bulunamadı. Bu ve buna benzer yüzlerce olay bile devlete ne kadar haksızlık yapıldığının kanıtıdır. Devleti bu kadar hırpalamanın, yıpratmanın kime ne faydası var bilmiyorum ancak bu ülkenin mütedeyyin vatandaşları olarak biz bundan çok muzdaribiz.
Son olarak Ergenekon davasının  gizli tanığının  Şemdin sakık olduğunu öğrenince  bu işin  artık devlete şer atmanın da ötesinde devlete b..k atmaya dönüştüğünü görüyoruz. Bir zamanlar PKK’nın iki numaralı ismi olan Şemdin Sakık’ın tanıklığıyla TSK mensuplarını terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlayarak yargılamak  şer atmanın sınırlarını çok zorladığı için bunun değerlendirmesini sizlere bırakıyorum. Tuncer Kılınç paşanın Şemdin Sakık’a ‘dürüst adamdır’ diyerek ona şer atmasını  da ona hiç yakıştıramadığımı söylemeliyim! Gizli tanıklık sisteminin bugüne kadarki uygulamasından hukuk sistemimizin yara aldığı ve adaletin adaletsizliğe dönüştüğü  anlaşılmaktadır. Bu uygulamaya devam edilmesi halinde ileride çok büyük hukuk cinayetlerinin yaşanabileceğinden eminim.
Prof. Dr. Alpaslan Işıklı bir konuşmasında küreselleşmeyi tanımlarken şöyle demişti: “ Helaya onlarca yerli ve yabancı isim takıldı  (Tuvalet, 00, wc…vb) ancak ismine ne derseniz deyiniz sonuçta hela, küreselleşmeye de isterseniz globalleşme vb…ne derseniz deyiniz sonuçta nasyonal sosyalizmdir.” Bazı şeylere farklı isim takmakla işin özü değişmiyor. Şer atmaya da  isterseniz iftira, komplo teorisi, çamur atma vb ne derseniz deyiniz sonuçta şer atmaktır.
Ancak son zamanlarda öyle şerler gördük ve duyduk ki şerre bile rahmet okutacak nitelikteydi.
ABD’de yaşanan 11 Eylül olaylarından kısa bir süre sonra ABD’ye gitmiştim. Daha 6 ay veya 1 yıl önce ABD vatandaşı olmuş binlerce insan giydikleri ABD bayraklı tişörtlerle ve ellerinde ABD bayraklarıyla sokaklara dökülmüş ABD için kendilerini parçalıyorlardı. Ortada bir gerçek var ki 89. yılını kutladığımız Cumhuriyet’imizin vatandaş yetiştirme sorunu var. Dünyadaki irili ufaklı 205 devletin ekonomik güç olarak ilk 16. sırasında bulunan sadece ilk ve orta öğreniminde eğitim gören öğrenci sayısı dünyadaki yaklaşık 150 devletin nüfusundan daha büyük olan onurlu bir devletin vatandaşı olmak onurunu yaşamak yerine devletine şer atan  onursuz bir vatandaş olmayı tercih edenlerin cehenneme kadar yolu var. Devlete şer atmakta dahil onların bu devlete yapabilecekleri her türlü kötülüye artık hazırlıklıyız.

Devlete şer atmaya devam edenler için söylenecek tek söz günahınız bol olsun. Allah sizi ıslah etsin demekten başka yapılacak bir şey yok. Eski terörist, yeni itibarlı tanıkları da Allah sahiplerine bağışlasın tepe tepe kullansınlar. Tutuklu bulunan başta Engin Alan paşa olmak üzere diğer TSK mensuplarına da Allah bundan sonra teröristlerin tanıklığıyla yargılanacakları böyle bir acıyı birdaha yaşatmasın inşallah. Unutulmasınki belalı bir coğrafyada bulunan bu ülkenin herzaman kahramanlara ihtiyacı olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder