20 Haziran 2013 Perşembe

BÖCEK SEKTÖRÜNDE PATLAMA

Ogün ŞANLI

Rahmetli Özal’ın Türk ekonomisini, turizm, tekstil, inşaat ve otomotiv olmak üzere dörtlü saç ayağına oturtmak için yoğun çaba gösterdiğini biliyoruz. Bu konuda da çok başarılı olduğu anlaşılmaktadır. Geldiğimiz noktada Türk ekonomisinin dinamosunun hala bu dört sektör olduğu açık seçik ortada.
Aradan geçen yaklaşık 23 yılda bu sektörlere yeni bir sektör ekleyememiş olmamız ülke adına çok üzücü. Bunu neden başaramadığımızın bir çok nedeni olduğu malumunuz. Ancak, bence en önemli neden, küreselleşmenin ülkemize etkilerini iyi yönetememek ve iyi yönlendirememektir.
1980’li yıllarda hız kazanmaya başlayan küreselleşmenin 2000’li yıllarda en üst seviyeye çıkmaya başladığı ve yeni bir bin yıla girerken özellikle de bilişim ve iletişim teknolojisi sayesinde hayatımızın değişeceğini ve kolaylaşacağını hatta milenyum diye adlandırılan yeni bir çağda yaşayacağımızı sanarak çok mutlu olmuştuk.
Cep telefonu abone sayısının 67 milyonu geçtiği ve bunun her yıl yaklaşık % 8 oranında artarak büyümeye devam ettiği, 15 milyon internet kullanıcısının olduğu ve internet erişimine sahip hane oranın % 43 olduğu da dikkate alındığında ülkemizin bu teknolojinin çok iyi bir tüketicisi olduğunu herkes itirazsız kabul ediyor.
İtiraf etmek zorundayım ki eski ABD Devlet Başkanı Bill Clinton’un milenyum çağına girerken yaptığı konuşmadan çok etkilenmiştim. Yüzlerce televizyon kanalı tarafından naklen yayınlanan konuşmada özetle gelişen teknoloji sayesinde 2000’li yıllarda ABD’de doğan vatandaşlarının 100 yaşından sonra yaşlanmaya başlayacağı müjdesini vermişti.
Bilişim ve iletişim teknolojisindeki son yıllarda yaşanan başdöndürücü gelişmeyi bazı ülkelerin halkın sağlığı ve refahı için en üst seviyede kullandığı bazı ülkelerin de yarattığı markalarla bu teknoloji pazarından inanılmaz oranlarda pay aldıkları gerçeği bilinmektedir
Çok az sayıda teknoloji, bilişim ve iletişim teknolojileri kadar insan yaşamını etkilemiştir. Küreselleşmenin dinamosunu oluşturan ve bilginin toplanmasını, işlenmesini, depolanmasını, ağlar aracılığı ile bir yerden bir yere iletilmesini sağlayan iletişim ve bilgisayar teknolojilerini de kapsayan bütün teknolojiler “bilgi teknolojisi” olarak adlandırılmaktadır. Bizim bu teknolojilerde bir marka yaratarak yukarıda saydığım sektör sayısını artırarak ülke ekonomisine kazandıramamış olmamızın affedilir bir yanı olamaz.
Bilişim ve iletişim teknolojilerinin, bilgiye ulaşılmasını ve bilginin oluşturulmasını sağlayan her türlü görsel, işitsel, basılı ve yazılı araçlar olduğu bilinmektedir. Bizim bu teknolojiyi nasıl kullandığımıza kısaca bakacak olursak, itiraf etmek zorundayım ki çok da iç açıcı bir durumda olmadığımız hatta yüz kızartıcı bir sonuçla karşılaştığımız, bu teknolojiye ihanet ve delalet içerisinde bulunduğumuz anlaşılmaktadır.
Önceleri özel hayatın gizliliğini yerle bir ederek vatandaşlarımızın telefonlarının dinlenmesi hatta yasal olmayan yollarla elde edilen bu bilgilerin mahkemelerde delil olarak kullanılmasından sonra geldiğimiz noktada sayın başbakanın çalışma odalarına dinleme cihazları yerleştirilerek böcek sektöründe bir patlama yaratılması bu teknolojiye ihanetin kudurmuş hali olarak tanımlansa yeridir.
Ortada Başbakanının çalışma odasının bile emniyetini sağlayamayan bir devletle karşı karşıya olduğumuz gerçeği dururken bu ülkenin güvenliğinin emniyetinden nasıl emin olabiliriz?

Bu konu, ‘tamam anladık, sizlerin telefonları iş yerleri, evleri dinleniyor da onda ne var ki benim çalışma odam bile dinleniyor’ diyerek geçiştirilecek bir konu olamaz. Risk oranı en yüksek olan bir bölgede bulunan ülkemizin emniyetinin emniyetsizliğine bu açıdan bakmak çok sağlıklı bir yaklaşım olamaz. Bu konuda ne gerekiyorsa derhal yapılmalıdır. Aksi taktirde telafisi mümkün olamayan sonuçlarla karşılaşacağımız çok açık ve sarih ortadadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder